İmam Hasan-ı Mucteba (a.s) şöyle buyuruyor: "Annem Zehra (a.s)'ın, Cuma akşamı sabaha kadar âlemlerin Rabbine ibadet ettiğini gördüm; sabah şafak sökünceye kadar daima rükû ve secde halindeydi. Mü'minlerin tek-tek isimlerini zikredip onlara dua ediyordu fakat kendisi için hiç dua etmedi. Bu durumu görünce; "Anneciğim, neden kendin için dua etmiyorsun?" diye sordum. Annem cevaben şöyle buyurdular: "Önce komşu, sonra ev (insanın kendisi!)"
(Biharu'l-Envar, c.43, s.81 ve c.89, s.313 ve c.93, s.388).
Peygamber (s.a.a)'in durumu çok ağırlaşmıştı, başını Hz. Ali'nin dizine koydu ve bayıldı. Fâtıma (a.s) babasının nâzenin yüzüne bakıyor, gözyaşı döküyor ve şöyle diyordu: "Âh, babamın bereketi ile rahmet yağmuru (vahiy) iniyordu. Öksüzlerin ve dul kadınların sığınağı idi."
Resûlullah (s.a.a), Fâtıma'nın (a.s.) ağlama sesini işitince gözlerini açıp yavaş bir sesle, "Aziz kızım! Şu ayeti oku: 'Muhammed ancak bir resûldür. O'ndan önce nice resûller gelip geçmiştir. Şimdi O ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz?' Ölümün çaresi yoktur, bütün peygamberler öldüğü gibi Ben de öleceğim. Fakat niçin millet, Benim hedefimi sürdürmüyor ve geri dönmek istiyor?" buyurdu.
Bu sözler, Hz. Fâtıma'yı daha da ağlattı. Resûl-i Ekrem (s.a.a) aziz kızının perişan halini ve ağlar gözlerini görünce ona teselli vermek istedi. Bundan dolayı Fâtıma'ya (a.s.), "Yakına gel" diye işaret etti. Başını babasına yaklaştırınca Peygamber (s.a.a) onun kulağına bir şeyler söyledi. Fâtıma'nın tebessüm ettiğini gördüler ve şaşırdılar. Sebebini sorduklarında; "Babam hayatta olduğu müddetçe sırrını kimseye söylemem" dedi.
Fâtıma (a.s) babasının ölümünden sonra; "Babam kulağıma, 'Fâtımacığım, senin de ölümün yakındır; Bana kavuşacak olan ilk kişi sensin' buyurdu" dediğinde Hz. Fâtıma'nın tebessümünün sebebi anlaşılmış oldu.
(Biharu'l-Envar, c.43, s.25).
İmam Hasan (a.s)'ın (başka bir rivayete göre İmam Hüseyin) hizmetçisi, cezalandırılmayı hak eden bir suç işledi. İmam (a.s) onun tembih edilmesini emretti. Hizmetçi, "Ey mevlam, ve'l kazimin'el ğayz/öfkelerini yenenler" dediğinde, İmam (a.s), "Ondan vazgeçin" buyurdu. Hizmetçi, "Ey mevlam, ve'l afine anin- nas/insanları affedenler" dediğinde İmam (a.s), "Seni affettim" buyurdu. Hizmetçi, "Ey mevlam, vallahu yuhibbul muhsinin/Allah ihsan edenleri sever" dediğinde de İmam (a.s), "Sen Allah rızası için artık hürsün, sana bağışladığım miktarın birkaç katı daha senin içindir" buyurdu.
(Biharu'l-Envar, c.43, s.352).
(Kilis Postası Haber Merkezi)