Fransızlar, Pozantı’yı; ünlü Verdun Savunması’nda savaşmış, Menil adındaki komutana bağlı birliklerle işgal etmişti. Yörede örgütlü Kuvayı Milliye birimleri, hem Ulukışla hem de Karaisalı yönünden Gülek Boğazı’nı kapattılar, Fransız taburu Pozantı’da kapalı kaldı. Tarsus’taki Fransız birlikleri, top ve makineli tüfeklerle donanmış 3 bin kişilik bir güçle, Pozantı’ya ulaşmak istediler. 5-12 Nisan 1920’de birinci, 13 Mayıs’ta ikinci kez, Kavaklıhanlar’da saldırıya geçtiler. Her iki çatışmada da Fransız güçleri, küçük Kuvayı Milliye birliklerine yenildiler ve püskürtüldüler...Büyük kayıp vermişlerdi. Menil, Pozantı’da 'Büyük Türk Ordusu'na teslim olacağını' bildirdi. Oysa, orada teslim olunacak bir Türk Ordusu yoktu. Menil’in Türk Ordusu sandığı, 'birkaç kaya başını tutan' ve ellerinde değişik marka ve cinsten yalnızca tüfek bulunan, 40-50 kişiden oluşan birkaç kuvayı milliye birimiydi. Ancak, Fransızlar, Kavaklıhanlar dağlarından, binlerce kişi tarafından söylenen “Allah, Allah” nidaları duymuş, Fransız karargahı kayıtlarına, “dağlarda 10-15 bini bulan Türk birliklerinin toplandığını” yazmıştı...Menil, Türk Ordusunca sarıldığını sanmıştı. Dağların büyük bir insan kitlesinin çıkardığı nidalarla çınlaması gerçekti. Pozantı çevresinin silahsız köylüleri; erkek, kadın, yaşlı ve çocuk demeden büyük bir kalabalık halinde 'dağların yamaç ve tepelerine' toplanmışlardı. Sanki savaşa katılıyormuş gibi coşkulu bir kararlılıkla, Türkler’in düşmana korku salan ünlü savaş nidasını haykırmışlardı. Kendisine yol soran Fransız birliklerini Panzin Çukuru tuzağına çeken sıradan bir köylü, Gülekli Kumcu Veli ve haberi çevre köylere ulaştıran karısı, bu sıradışı eylemin baş kahramanlarıydılar...]
MUSTAFA KEMAL'İN
POZANTI SÖYLEMİ
[ ...Mustafa Kemal, yanında Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa (Çakmak) ve milletvekillerinden oluşan bir kurulla birlikte, 5 Ağustos 1920’de Pozantı’ya (Adana) geldi. Kurtuluş Savaşı’nın henüz başında ve en bunalımlı günlerinde, buraya gelmesinin kuşkusuz bir nedeni vardı. Pozantı halkı, Bucak Müdürü’nün öncülüğünde ve çevre köylüleriyle birlikte, tüm ülkeye, hatta tüm dünyaya örnek alınacak, olağanüstü bir halk direnişi göstermiş, göstermeyi de sürdürüyordu. Pozantı, ulusal direnişin simgesi olmuştu...Bu küçük ve yoksul bucakta, dingin görünüşüyle çelişen, sessiz ve kararlı ama, olağanüstü coşkulu, devrimci bir hava vardı. Kurtuluş Savaşı'nın hemen başında, 5 Ağustos 1920’de; generalinden köylüsüne, Pozantı’da toplanan herkes, o güne dek dünyanın hiçbir yerinde başarılamamış bir eylemin, emperyalizme karşı çıkmanın bilinci içindeydi. Mustafa Kemal, Pozantı'da tarihi değeri olan şu konuşmayı yapar: “Anadolu için vatanseverlik timsali olan Adanalı Müslümanlar! Şeref ve istiklal davasında yararlanacağımız başarı kaynakları, yalnızca Anadolu’dan ibaret değildir. Avrupa’nın bin türlü zulüm ve gadrine uğrayarak her türlü esaret acısını çekmiş olan Mısır’da, Hindistan’da, Rusya’da ve Afrika’daki Müslüman kardeşlerimiz; gözlerini, tecavüzlerini Peygamberimizin kabrine kadar uzatmış olan düşmanlarımızın kahrına çevirerek, bize maddi ve manevi yardıma karar vermiş bulunuyorlar. Buna ek olarak; Rusya’da yüksek insani amaçlar çevresinde toplanan, her milletin hakkına saygı göstermeyi esas kabul eden ve günden güne genişleyerek yayılmacı zulüm dünyasını yıkmakta olan muazzam kuvvet; bize, elindeki bütün imkanlarla yardımda bulunmayı vaat etmiştir.. İstiklal ve şerefini koruma uğrundaki fedakarlık duygularını, şanlı ve şerefli atalarımızdan miras alan milletimizin, yakın bir zamanda her türlü anlamıyla, dini ve milli tarihine şanlı sayfalar ekleyeceğine kuşku yoktur"...]
Kaynak: METİN AYDOĞAN "Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı"
(Kilis Postası Haber Merkezi)