Feyz bin Muhtar şöyle der:
İmam Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam)’a şöyle arz ettim: "Sana feda olayım. Zamanın sultanından bir zemin parçası aldım ve onu adamın birine kiraya verdim. Ve şöyle bir şart koştum: Allah buraya bereket verirse ürünün yarısı, üçte biri biraz daha azı veya çoğu benim payım olacak. Acaba bu şartım sahih midir?" İmam şöyle buyurdu: “Bunun sakıncası yoktur.” Oğlu İsmail şöyle arz etti: "Ey babacığım! Unuttun."
İmam şöyle buyurdu: "Ey oğlum! Topraklarımızı kiraya verdiğimiz adamlara da böyle şart koşmadık mı? Bu yüzden ben defalarca sana benim yanımda ol dediğim halde sen aksini yapıyorsun.” İsmail de kalkıp dışarı çıktı. Ben şöyle arz ettim: "Sana feda olayım. Neden İsmail sizinle pek oturup kalkmıyor. Babandan sonra imametle ilgili şeyler sana verildiği gibi, sen de imameti ona bırakmayacak mısın?" Şöyle buyurdu: "Ey Feyz! İsmail’n bana olan nisbeti benim babama olan nisbetim gibi değildir." Şöyle arz ettim: "Sana feda olayım. Senden sonra halkın İsmail’e yöneleceğine dair hiç şüphem yoktu. Allah sana uzun ömürler versin ama senden sonra kime yönelelim?" İmam bana cevap vermekten kaçındı. Ben de onun dizinden öperek şöyle arz ettim: "Benim yaşlılığıma acı. Çünkü cehennem ateşinden korkuyorum. Eğer senden önce ölseydim benim için bir şey fark etmezdi. Yalnız senden sonra yaşamaktan korkuyorum."
Şöyle buyurdu: "Yerinde otur." Sonra kalkarak evindeki bir perdeden içeri girdi. Sonra şöyle buyurdu: "Ey Feyz! İçeri gir." İçeri girdiğimde namaz kıldığı mekanda namazını bitirmiş ve kıbleden dönmüş olarak gördüm. Ben de onun önünde oturdum. O sırada içeri Ebu’l-Hasan Musa Kâzım (aleyhisselam) girdi. O zamanlar o küçük yaştaydı ve elinde bir kamçı vardı. İmam, onu dizine oturttu ve şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun. Bu elindeki kamçı nedir?" Şöyle dedi: "Kardeşim Ali’nin yanından geçiyordum. Elindeki kamçıyla koyunlara vuruyordu. Ben de elinden aldım.” İmam Ca'fer es-Sâdık (aleyhisselam) bana şöyle buyurdu: "Ey Feyz! Resûlullah’a İbrahim ve Musa’nın sahifeleri verildi. O da Ali’yi onlara emin olarak karar kıldı. Sonra Ali de Hasan’ı emin kıldı. Sonra Hasan, kardeşi Hüseyin (aleyhisselam)’ı emin kıldı. Sonra Hüseyin, Ali bin Hüseyin'i emin kıldı. Ali bin Hüseyin de Muhammed bin Ali’yi emin kıldı. Babam da beni emin kıldı. Bu sahifeler benim yanımda idi ve ben de yaşının az olmasına rağmen bu oğlumu ona emin kıldım. Şu an sahifeler onun yanındadır.” (bu bahis devam edecek...)
(Kilis Postası Haber Merkezi)