Prof. Dr. Haydar Baş’ın tarif ettiği gencin fikir yapısı,
inancı ve kültürüyle bir bütünlük arz etmesi için ideal Türk gencinin
vasıflarını şöyle tarif etmiştir:
“İdeal bir Türk genci: Fundamentalist olmayacak, dindar
olacak. Irkçı değil Milliyetçi olacak. Mandacı değil Bağımsızlık yanlısı olacak”
Öncelikle ideal Türk genci “fundamentalist olmayacak dindar
olacak” fikrini anlamaya çalışalım:
Fundamentalizm: “Dini inanış içerisinde, sosyal hayat
şeklinden düşünce şekline varıncaya kadar ilk çağlarda yaşanan din anlayışını
esas kabul eden, kendinden başka hiçbir fikri kabul etmeyen, dinle siyaseti iç
içe gören, fikrini başkalarına bu şartlarda kabul ettirmek isteyen”, görüş
anlamında kullanılan yabancı kökenli bir anlayıştır.
Bu görüş sahipleri dini şekilsel objelerle, kıyafet ve
tavırlarla yaşamayı kabul edip, başkalarının kendilerine bakışlarını dikkate
almazlar. Yaşadıkları çağın gereği olan yaşamsal özelliklerden, teknolojik
gelişmelerden dahi uzak durarak sözde dindarlık iddiasında bulunurlar.
İslam dinini kabul ettiği halde, fundamentalist anlayış
sahipleri, Peygamberimizin; “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”
buyruğunu gözden kaçırıp şekilsel özelliklere takılırlar. Sakal, sarık, cübbe,
takke, tespih vs. gibi şekilsel objelerle dikkat çekerler. (Burada anlatmak
istediğimiz bu objelere karşı çıkma değil, öncelik sırasına olan
itirazımızdır.)
Halbuki İslam’da haram-helal çerçevesi içerisinde kalmak
şartıyla, giyim-kuşam, alışveriş, davranış ve yaşayış şekillerinde; yaşanılan
bölge, belde ve kültürel değişiklilere açık bir anlayış vardır. Bunun aksini
düşünmek zaten akılla bağdaşmaz.
Mesela İslam peygamberi Hz. Muhammed(s.a.a.) Arap toplumunda
ve sıcak iklimde yaşadığı için sıcak iklime ve kültürüne uygun davranışlar, beslenme
kültürü, kıyafetler ve renkler hayatının bir parçası olmuştur. Soğuk bir
beldede yaşayan birinin Onun kıyafet, sosyal yaşamını, beslenme kültürünü ve
renklerini taklit etmek gibi bir düşüncesi olamaz.
Öyleyse İslam’ın fundamentalist dünya görüşüyle alakası
yoktur. Müslümanlık, akla ve mantığa uygun; tevhit inancını esas alan, adalet,
ahlak ve kültür birliğini, tamamen güzel ahlaklı bir hayatı savunan anlayışa
sahiptir.
Bunu güzel bir lisanla Yunus Emre şöyle tarif eder:
“Dervişlik hırka ile taç değildir, gönlünü derviş eden bunlara muhtaç değildir”
(Dervişlikten kasıt, Allaha güzel bir kul olmaktır.)
Bu sebeplerden dolayı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız ideal bir
Türk gencinin tevhit düşüncesini sonuna kadar savunan, sağlam karakterli bir
Müslüman olmasının gerektiğini savunur.
Rahmetli Hocamız, inancını hiçbir şeye alet etmeden, gösterişten
uzak, helal ve haram sınırlarını korumak şartıyla, şekilsel objelere takılmayan,
güzel ahlakla yaşamasının gerektiğini dile getirir.
İnsanı maddenin esaretinden kurtaran, şekilsel ve ruhsuz bir
yapıdan kurtarıp “iman ve insan” davası kapsamında ele alan bir görüş
çerçevesinde evrensel bir ölçü ortaya koymuştur. “İnsan gönüldür gönül” (Takip
eden makalemizde bu konuya değineceğiz)
Uğur Kepekçi