Onun dönemi Ehl-i Beyt’in ne olduğunun unutulduğu, Emirü’l-mü’minin Ali’ye minberde küfrün sünnet haline getirildiği bir devirdir. Öyle ki, minberde bu işi imamlar unuturlarsa halk onlara “Neden yapmadın” diyorlardı Tarihçi Mesudî diyor ki:“Hüseyin oğlu Ali (a.s.), imameti gizlice, aşırı bir takiyye içinde ve çok çetin bir zamanda üstlendi.” (İsbatü’l Vesiyye, Mesudî, s. 167)İmam Zeynelabidin’in (a.s.) sosyal ve siyasî meselelere dua kalıpları ile cevaplar vermesi zaten başlı başına bir takiyyedir. İmam Seccad (a.s.) şöyle buyurmuştur:“Emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l münkeri, takiyye halinde olmadığı takdirde terk eden biri, Kur’an’ı bir kenara bırakıp ona sırt çeviren biri gibidir.” Kendisine, “Takiyye nedir?” diye sorulunca şöyle buyurdu:“Takiyye, inançlı bir zâlimin tecavüz ve tuğyanından dolayı kendisinden korkmandır.” (Hilyetu’l-Evliya, Ebu Naim, c. 3, s. 140)İmam Seccad (a.s.), yaşadığı dönemin sıkıntılı ortamında takiyye yaparak açıktan değil, dua ve nasihatlerle vazifesini yerine getirmiştir:İçinde bulunduğu sıkıntılı durumla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:“Halimiz, İsrailoğullarının firavunoğullarının arasında yaşayıp geçindikleri gibi… Halk, büyüğümüz ve velimiz Emirü’l-mü’minin (a.s.) küfretmekle düşmanlarımıza yakınlık gösteriyorlar. Kureyş, Resûlullah (s.a.a.) ile olan yakınlıklarından dolayı Araplara, Araplar da Aziz Peygamberin (s.a.a.) Arap olmasıyla Acemlere karşı gururlanıyorlar ve onlar da Arapların ve Kureyş’in üstünlüğünü kabul ediyorlarsa, Biz Ehl-i Beyt Kureyş’ten daha üstünüz ve bu gururlanma bize mahsusu olmalıdır. Çünkü Resûlullah (s.a.a.) biz Ehl-i Beyt’tendir ama onlar bize zulmedip en az bir hak bile bize vermediler.” (İbn Sa’d, c. 5, s. 218-220 )Onun dönemi Ehl-i Beyt’in ne olduğunun unutulduğu, Emirü’l-Mü’minin Ali’ye minberde küfrün sünnet haline getirildiği bir devirdir. Öyle ki, minberde bu işi imamlar unuturlarsa halk onlara “neden yapmadın” diyecektir. Dinden sapmalar, bu bidatleri halka dinin esası olarak kabul ettirmiştir. Böyle bir ortama Emevi baskılarını ve katliamlar yüzünden siyasî iktidardan korkma halini de eklersek, İmam’ın (a.s.) mücadelesindeki zorluk daha iyi anlaşılacaktır.Bu şartlarda takiyye yapmak, aslında dağılan Ali (a.s.) sevdalılarını ve Ehl-i Beyt taraftarlarını tekrar birarada tutmak için gerekli idi. İmam da bu gerçeği görmüştür. “Başka şehirlerden yanına gelen sevenlerine olaylar karşısında sabretmeyi emrediyor ve etkisiz bir ölümden başka hiçbir semeresi olmayan ele silah almaktan nehyediyordu.” (İbn Sa’d, c. 5, s. 216)