“Ben de anlamadım fiyatlar nasıl böyle yükseldi diye.”
Zaten sorun burada.
Patatesin, soğanın, kuru fasulyenin, nohudun, etin fiyatının nasıl oluyor da böyle füze gibi fırladığını bakanlarımız bir türlü anlayamıyorlar?
Bakanlarımız, sadece “bakıyorlar.”
Fiyatlar fırlayınca da tedbir belli zaten:
“Et ithal edeceğiz!”
“Nohut ithal edeceğiz!”
“Soğan ithal edeceğiz!”
“Patates ithal edeceğiz!”
İşin garip, hatta vahim tarafı patatesi Suriye’den ithal edecek olmamız. İç savaşla boğuşan Suriye’den patates alıp, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olduğumuzu övünçle anlattığımız Türkiye’ye getirip millete yedirecek olmamız, Japonya’da olsa sorumluların harakiri yaparak intiharını gerektirecek kadar vahim bir olay.
Efendim, Suriye’nin Türkiye kontrolündeki bölgelerden alacakmışız patatesi!
Ne fark eder.
Suriye iç savaşla boğuşuyor, ama bize patates satacak kadar diri bir ülke haline gelmişse, bu mültecilerin bizim topraklarda ne işi var? Sepetleyin gitsin bizim ülkede plaja gireceğine kendi ülkelerinde patates diksinler.
Yetkililer patates-soğan fiyatlarındaki rezillikte kendi sorumluluklarını gizlemek için stokçuları, spekülatörleri suçluyorlar ama geçen yıl para etmeyen ve tarlada kalan patatesi üreten köylüye destek verselerdi, “mültecilere 30 milyar dolar yardım ettik” diyerek övünmek yerine kendi köylülerine verdikleri destekle övünselerdi bu tablo yaşanmazdı.
Evet, Tarım Bakanı, “patates-soğan fiyatlarını nasıl böyle arttığını” anlamamış.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da kuruyemişçilerde satılan iğdelerin çoğunun dışarıdan ithal edildiğini öğrenince şaşırmış, bu işi bir türlü anlamamış “nasıl oluyor bu” demişti.
Nasıl mı oluyor?
Daha önce yazdık tekrar hatırlatalım:
Otuz yıl önce, tarımda kendine yeten nadir ülkelerden olan Türkiye, dağı taşı mercimek, nohut, kuru fasulye, buğday dolu olan bu ülke, nohutu da, mercimeği de, kuru fasulyeyi de, buğdayı da ve dahi, arpayı da, pirinci de, ayçiçeğini de, mısırı da pamuğu da ve dahi hayvanlarımıza yedirdiğimiz samanı da ve dahi onlarca ürünü de ithal ediyor.
Mahsuni Şerif’in “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” diye destanlaştırdığı kuru soğanı, “Antalya’nın mor üzümü, severler boyu uzunu” diye türküleştirdiğimiz üzümü bile ithal ediyoruz.
Kalbimize hançer gibi saplanıyor ama söylemeliyiz, “bu işin nasıl olduğunu anlayamayan bakan beylere;” sarımsağı, yeşil soğanı, sivri biberi, inanamayacaksınız ama salatalığı, dolmalık biberi, patlıcanı bile ithal ediyoruz.
Hep birlikte içimiz “canımız sıkılıyor” ama ilave edelim, Türkiye, lahana bile ithal ediyor, lahana!
Rusya’ya domates satamıyoruz, diye dövünüyoruz ama Rusya’dan bile domates alıyoruz!
Ve Anadolu’nun en eski, en bereketli ürünlerinden ıspanağı bile ithal ediyoruz.
İnşallah, bu feryada Tarım Bakanı da katılır ve “bazı tarım ürünlerinde fiyatlar yüksek diye hemen ithalat yoluna giden” kötü reçeteyi devre dışı bırakarak, bu topraklara ve bu toprakların köylüsüne gereken değeri vererek sorun çare bulma yolunu arar.
Zira bu toprakların efendileri olan köylülerimizin toplam nüfus içindeki yeri, yüzde altmışlardan, azala azala, ellilere, kırklara, otuzlara, ne acıdır ki yüzde altılara kadar geriledi.
Veysel Eroğlu, yeni duyup şaşırdığı iğde ithalatı için “36. eylem planında konuyu gündeme getireceklerini ve iğde sorununa çözüm bulmak için, ormanlara iğde ağacı dikerek köylülere gelir elde etmesini sağlayacaklarını” söylüyor ama ortada ciddi bir sorun var:
Artık ne o köyler, ne o köylüler kaldı.
Köyler de, orman köyleri de katar katar boşaldı. İğde ağacı dikerek gelir sağlayacağımızı düşündüğümüz köylüler, AB’nin baskıcı politikalarıyla, Büyükşehir yasalarıyla çoktan kentlere yığıldı, varoşlarda fakirlikle boğuşuyor, işportacılık yapıyor.
Aha şimdi patates fiyatı zirve yaptı, tek çözümünüz ithalat.
İthal tarım ürünleri çöplüğüne çevirdiğiniz ülkede tarımın geldiği durumu anlamanız zor, çok zor.
Siz şaşırmaya devam edin.
Mesele patates meselesi değildir.
Amerika’ya koşup F -35 uçağı almak için yalvarmak ne ise Suriye’den patates almak odur.
Ayranla, yoğurtla millilik olmuyor beyler.
Atatürk’ün 80 yıl evvel bu ülkede nasıl uçak üreten bir milli ekonomi meydana getirdiğini anlasaydınız, ne F-35 için Amerika’ya koşardınız, ne de patates için Suriye’ye.
Muharrem Bayraktar
Kaynak: Yeni Mesaj Gazetesi
(Kilis Postası Haber Merkezi)