Diğer yandan; Atatürk'ün üzerinde özenle durduğu anlayış ve ilkelerden giderek artan ayrılma ve uzaklaşma niyet ve hevesinde olanlara, yanlış ve umutsuz bir yolda olduklarını anlatmak için 29 Ekim iyi bir fırsattır. Özellikle birlik ve beraberliğimize en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hoş Geldin Atatürk" eserinin defalarca okunması, okutturulması, bu fırsatı en iyi değerlendirme yolu olacaktır.
Atatürk'te Cumhuriyet düşüncesine bakalım;
23 Ağustos 1930 günü Yalova'da şunları söylüyordu Atatürk: "…Biz bu müesseseyi (Cumhuriyeti ) hacılara, hocalara terk etmek için meydana getirmedik. (…) Cumhuriyet müessesesinin bir müstebit eline geçeceğini mezarımda bile duysam, millete karşı haykırmak isterim. (…) Cumhuriyetin milletin kalbinde kök saldığını görmek, yegâne emelimdir."
Atatürk'te Cumhuriyet ve devrim fikri bir gecede oluşmadı. Emperyalist Batı'nın dayattığı Sevr'i reddederek, onlara Lozan'ı kabul ettirdi, ulusal ve çağdaş bir devlet kurdu. Adına "Cumhuriyet" dedi. Bu tarihi dönemeci ve başardığı bu devrimi 9 Mart 1935'te şöyle özetliyor: "Uçurum kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, ondan sonra içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler. İşte Türk genel devriminin en kısa tarifi."
Atatürk mücadeleye başlamadan önce bir karar almıştı: O da, milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğü ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başlanan karar, bu karar olmuştur.
Gerçekleştirdiği Devrimi "Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir" sözleriyle vurguluyor ve "Türk milletinin tabiat ve şiarına en uygun idare Cumhuriyet idaresidir" diyordu.
Cumhuriyetin ilân tarihini seçerken bile titiz davranmıştı;
Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Türk vatanı
parçalanmış, işgale uğramıştı. 30 Ekim 1918'den, İzmir'e girdiğimiz tarih olan
9 Eylül 1922'ye kadar dört yıl geçmişti. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân
edildi. İşte 5 yıla sığdırılan bu büyük devrim. Türk milletinin yaşadığı
koşullara maruz kalmış hiçbir milletin tarihinde yoktur. Atatürk Çankaya'da
Fahrettin Altay'a şöyle der: "Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki
çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim.
İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki
devletler bunu anlamışlardır." Bir an elini masanın üstüne vurarak:
"Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…"
Atatürk'ün izinde nice 29 Ekim'lere…
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu
Yeni Mesaj Gazetesi
(Kilis Postası Haber Merkezi)