"Terviha kelimesi tervih kelimesinden bir masdardır. Rahatlandırmak anlamındadır. Teravih namazının her dört rekâtı sonunda bir miktar oturup istirahat edildiği için bu dört rekâta bir "terviha" denilmiştir. Bir teravih namazında beş "terviha" vardır. Terviha kelimesinin çoğulu ise "teravih"dir.
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsus Ramazan ayı boyunca her gece kılınan yirmi rekâttan ibaret bir müekked sünnet namazdır. Kadın-erkek herkes için sünnet-i müekkededir. Teravih namazının 20 rekât olduğu, sahabenin icmaı ile sâbittir.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) teravihi cemaatle kıldırdıkları zaman 8 rekât olarak kıldırmışlar, ashâb da evlerinde bu namazı 20 rekâta tamamlamışlardır. Bu namazın cemaatle kılınması da, bir kifaye sünnettir. Peygamberimizin fiili ile sabittir.
Peygamber Efendimiz, Ramazan'ın 23, 25 ve 27. geceleri mescide çıkarak sahâbe-i kirâma teravih kıldırmıştır. Her gece kıldırmamasının sebebi ise, teravihi cemaatle kılmanın vâcip olduğunun sanılmaması içindir. Bunun için bütün bir mahalle insanları, teravih namazını cemaatle kılmayıp özürsüz olarak, evlerinde yalnız başlarına kılacak olsalar, sünneti terk edip hata işlemiş olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.a.) iki veya üç defa mescide gelerek teravihi kıldırmış sonra da gelmeyip şöyle buyurmuştur: "Size farz olur korkusu ile gelmedim." (Buhârî, Ezân 81/2, I, 178; i'tisâm 3/2, VIII, 142; edeb 75, VII, 99; Müslim, müsâfirîn No.213-4, s.539-540; Ebû Dâvud, No.1447; Tirmizî, No.450; Nesâî, kıyâmu'l-leyl 1/2, III, 197-8).
Zeyd b. Sâbit (r.a.)'dan; Peygamber (s.a.a.), hurma yapraklarından bir odacık edindi.(Affân'ın rivâyetinde, "Mescidde"; Abdu'l-A'lâ rivâyetinde, "Ramazan'da" eki vardır) Orada namaz kılmak için çıktı, insanlar da O'nu takip etti. O'nun gibi namaz kılmaya koyuldular. Sonra (bir gece) yine geldiler; ancak (Peygamber) onların yanına çıkmadı. Bunun üzerine seslerini yükselttiler ve kapısına (çakıl) taşı atmaya başladılar. Onlara öfkeli olarak çıkıp şöyle dedi: "Amma da ısrarcısınız ha! Nerede ise bu namazın (teravihin) size farz kılınacağını sandım. Namazı evlerinizde kılmalısınız, farz namazı dışında, kişinin en hayırlı namazı, evinde kıldığı namazdır." (Buhârî, Ezân 81/2,I,178; i'tisâm 3/2,VIII, 142; edeb 75, VII,99; Müslim, müsâfirîn No.213-4, s.539-540; Ebû Dâvud, No.1447; Tirmizî, No.450; Nesâî, kıyâmu'l-leyl 1/2,III,197-8).
Vahyin kesilmesinden (Peygamberimizin vefatından) sonra vacib olma korkusu kalmadığından Hz. Ömer, teravihi cemaatle kıldırmaya başlamıştır. Ömer b. Hattab, Ali b. Ebi Tâlib'in tavsiyesiyle teravih namazını tek başlarına kılan insanları ilk defa biraya toplayıp cemaat yapan kişi olarak görülür. Bu konu da İmam Ali (k.v.) demiştir ki: "Ömer'i Ramazan ayını ihya etmeye ben teşvik ettim. Kendisine bildirdim ki, yedinci kat semanın üstünde bir hazine var ki, ona Kudüs Hazinesi denir. Orada kendilerine Ruh denilen bir kavim oturur. Kadir gecesi olunca dünyaya inmek için Yüce Rablerinden izin isterler. Rableri de onlara izin verir. Namaz kılarken ya da yolda karşılaştıkları herkese dua ederler. Mutlaka o kimselere bereketleri dokunur. Bunun üzerine Ömer, 'Ey Ebu'l-Hasan! Halkı namaza teşvik et de onlara bereket dokunsun' dedi. Böylece halka teravih namazı kılmalarını emretti." (Kenzü'l-Ummal, nr:23479).
Bu yüzden Hz. Ali (k.v.) Hz. Ömer'i hayırla yâd ederdi. Bir defasında Ramazan'ın ilk gecesi mescide çıktı ve kandillerin yandığını Kur'an âyetlerinin okunduğunu gördü ve "Ey Hattab oğlu! Sen nasıl Allah-ü Teâlâ'nın mescidlerini Kur'an tilavetiyle nurlandırmışsan Allah da senin kabrini öyle nurlandırsın" diye dua etti. (Kenzü'l-Ummal, nr: 23477;el-Muğni,c.2,s.169).
Allah Resûlü (s.a.a.),insanlara kesin emirde bulunmaksızın Ramazan gecelerini ihyâ etmeleri için teşvik eder, şöyle buyururdu: "Kim inanarak, karşılığını da ancak Allah'tan bekleyerek Ramazan gecelerini ihyâ ederse, geçmiş günahları bağışlanır."
Peygamber (s.a.a.) vefat etti, iş (yani teravihin tek başına kılınabilirliği) Ebû Bekr'in halifeliği ve Ömer'in halifeliğinin ilk yıllarında da böyle devam etti. (Şâfiî Sünen s.35; Ahmed, II, 486; Buhârî, iman, 27, I, 14; terâvih 1, II, 251).
Hz. Ali (k.v.) erkeklere Abdurrahman b. Ebi Leyla'yı imam olarak tayin ettiği gibi kadınlara da Arfece'yi imam tayin etmişti. Arfece'den şöyle dediği nakledilmiştir: "İmam Ali (k.v.) halka Ramazan ayını ihya etmelerini emreder, erkekler için bir imam, kadınlar için bir imam tayin ederdi. Kadınlara imamlık yaptım." (Abdürrezak, c.3, s.152).
Farz namazları eda etmek için vakit şart olduğu gibi vacib ve bazı sünnet namazlar (vitir namazı, teravih namazı, Cuma ve bayram namazları) için de vaktin girmesi şarttır. Teravih namazının vakti, sahih kabul edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Hem vitirden önce, hem de vitirden sonra kılınabilir. Fakat yatsı namazı kılınmadan teravih namazı kılınmaz; kılınacak olsa tekrarlanması gerekir." (devam edecek…)
Gökhan Demir
Yeni Mesaj Gazetesi
(Kilis Postası Haber Merkezi)