Maalesef Ülkemizin nüfusunun % 30 oluşturan tarım ve hayvancılıkla uğraşan halkımız büyük bir çıkmaz içine girmiştir.
Hatayın Amik Ovasında bereketli tarlaların başında insanlar umutsuz ve çaresiz, bir dokunuyorsun bin ah işitiyorsun. Çiftçi kardeşlerimiz tarlaya gitmeyi canımız istemiyor. Eskiden Kahramanmaraştan tekstil fabrikalarından tüccarlar gelir daha mahsulümüz tarlada iken bize avans verip bağlantı yaparlardı, masrafımızda çıkardı parada kazanırdık. Şimdi ise pamuğun fiyatı 650 bin TL. masrafı değil ama yine de yüzüne bakan yok diyorlar.
Şanlıurfanın Bozova ilçesindeki buğday üreticisinin derdi de az değil, Geçen sene mazot 1,440 bin lira, gübre 330 bin lira, zirai ilacın tenekesi 45 bin lira iken buğdayı 370 bin liraya sattık, şimdi ise mazot 2.030 bin lira, gübre 550 lira, ilacın tenekesi 80 bin lira oldu, biz buğdayımızı 250 bin liradan zorla satabildik diyorlar.
Velhasıl Malatya da kaysı üreticisi, Bursada şeftali üreticisi, Tarsus ve Kiliste üzüm üreticisi perişan.
Cumhuriyet tarihinde çiftçiler ilk kez Aydında bir miting düzenlediler. Malum Hükümetin buna tepkisi Erzurumdan geldi. Başbakanımız Recep Tayip ERDOĞAN bir toplantıda çiftçilere yönelik Ne yani, bir Türkiye çalışıp sizimi besleyecek dedi.
Gerçektende bir Türkiye çalışıp kimi besliyor, bunu öğrenmek için bütçeye bakalım isterseniz. Bütçeden rantiyeye(faize) ayrılan para 120 katirliyon, 30 milyon çiftçiye ayrılan para ise 4,5 katirliyon, işte Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti bu.
İkinci Dünya Savaşında aç kalma tehlikesi geçiren batılı ülkeler tarıma stratejik yaklaşıyor. Tarım kesimine ucuz mazot dahil her türlü desteği veriyor. Biz ise 500 bin liraya mal ettiğimiz mazotu çiftçiye ÖTV, KDV lerele şişirip 2 milyona, gübreyi 550 bin liraya satıyoruz. Maliyeti yükselten devlet, ondan sonrada ne yapalım dünya piyasasında daha ucuz, sizde ürününüzü böyle satacaksınız diyor.
Bir yandan çiftçinin sırtından dolaylı vergilerle rantiyecileri beslerken, bir yandan da tüm gümrük duvarlarını aşağı çekip, Türkiyeyi devletlerince desteklenen batılı çiftçilerin pazarı yapıyor. Bu neye benziyor biliyormuşsunuz, eli kolu bağlanmış bir dövüşçünün rakibinin önüne hadi dövüş diye konmasına benzer.
Hükümetin yanlış politikaları yüzünden tarımda üretim bir yılda % 20 geriledi. Kazanamayan, malını pazarlayamayan çiftçi üretimden çekiliyor. Bu da çok yakında Türkiye için bir başka tehlike oluşturacaktır.
AKP bindiği dalı kesiyor, siyasiler için köylünün, çiftçinin çok önemi vardır. Onun için Süleyman DEMİREL Benim çiftçim, Benim Köylüm lafını dilinden düşürmezdi.
Velhasıl Anadoluda çiftçi, köylü ah ediyor, bu Ahların karşısında Şah olsan ne yazar.