Türkiye Cumhuriyetinin en önemli meselelerinden biri ekonomik meseledir. Ülkemiz ağır borç yükü altında batının siyasi ve kültürel boyunduruğu altına girmiştir. İktisaden ayakta duramayan Türkiye egemenliğini de AB projeleriyle kaybetmektedir.
Devletin içine düştüğü bu durum halkada sirayet etmiştir, ağır vergi yükleri altında ezilen halk bırak yoksulluğu açlık sınırında yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Bu durum ülkemizde insanımızı sonu intihara varan aile dramlarına kadar götürmüştür.
Kısaca Türkiye Ekonomik yönden gecenin zifiri karanlığını yaşamaktadır. Fakat unutulmaması gereken nokta şafağın atmasına en yakın zaman gecenin en karanlık zamanıdır.
Evet şafak 26-27 kasım İstanbul Lütfü Kırdar kongre sarayı ve Cevahir otel odıturyumda gerçekleşen Prof. Dr. Haydar BAŞ ın Milli Ekonomi Modelinin anlatılmasıyla atmıştır. İki gün boyunca 50 ye yakın Amerika, Alma, Rusya, Tataristan, Azerbercan ve Türkiye nin bir çok üniversitesinden sosyoloji, hukuk ve iktisat alanında söz sahibi olmuş bilim adamları tarafından müzakere edilmiştir. Televizyonda canlı olarak tüm Türkiye nin huzurunda tartışılan milli ekonomi modeli sonuç bildirgesinde bilim adamları şu görüşe varmıştır.
Prof. Dr. Haydar BAŞ dünyanın gündemine sunduğu modelin diğer denenmiş iktisat sistemleri karşısında bir anti tez değil; tamamen özgün kuralları ile ekonomiye yep yeni bir bakış açısı olduğunu belirterek bu yönüyle tezimiz sadece ülkemizi değil dünya halklarını da refaha ve gerçek mutluluğa kavuşturacak yegane çözümdür.
Aslında Prof. Dr. Haydar BAŞ 2003 yılında yapılan baskın seçim sırasında insanların en doğal hakları olan verginin zenginden alınması, çocuk yardımı, 55 yaşını dolduran ev hanımlarına maaş, sakat ve dul ve yetimlere devlet koruması, faizsiz ev ve evlenme kredisi, tarım ve hayvancılığa devlet desteği gibi sosyal devletin yapması gereken işlerin seçim meydanlarında vaade etmiş fakat sütten ağzı yanan halk yoğurdu üfleyerek içme misali tüm bunların uygulanacağına inanamamıştı . Bunu Prof. Dr. Haydar BAŞ ın deyimiyle izah edersek, millet siyasilerden bir bardak su istedi biz ise onlara okyanusu getirdik onun için inanamadılar, demiştir. İşte seçim meydanlarında vaat edilenler bu gün Milli Ekonomi Modeli adı altında bir kitap haline getirilip, dünyanın dört bir yanından gelen bilim adamları tarafından tartışıldıktan sonra projenin ayağı yere basan bir proje olduğu, günlük hayatta uygulanabileceği deklere edilmiştir.
Artık Türkiyenin kendine has bir ekonomik modeli vardır. Zaten Prof. Dr. Haydar BAŞ ne İMF ne AB derken bunu hamasi duygularla söylemediğini İMF karşısında bir ekonomik program hazırlayarak ispat etmiştir. Prof. Dr. Haydar BAŞ konuşmalarında umutsuzluğa düşen halkımıza umut olmakta, bu millettin büyük bir millet olduğunu; çalışıldığı zaman aşılamayacak engel olmadığını geçmişte olduğu gibi insanlığa mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini doya doya yaşatacak olan yine bu millettir. Demektedir.
Program sonrası bir araya geldiğim Prof. Dr. Muhammed el Faruque bakın ne diyor. Programda tebliğimi ikinci gün sunacaktım birici gün tüm konuşmacıları dikkatle dinledim. Bir iktisat kongresi olmasına rağmen salonun hınca hınç dolduran insanların gözündeki ışığı ve Prof. Dr. Haydar BAŞ ın etrafında kuvai Milliye ruhuyla bütünleşen insanları gördükten sonra daha önce hazırlamış olduğum tebliğin bu büyük milleti anlatmaya yetmeyeceğini anladım. Akşam gece saat dörtlere kadar oturdum tekrar bir konuşma hazırladım. Diyor.
Maalesef bu bilim adamlarını gördüğünü milletin vergisi ile kurulan TRT ne de diğer yazılı ve görsel medya görmedi, görmezlikten geldi. Müslüman Türk Milletine Aya İrini Kilisesindeki ayini 15 dakika gösteren televizyonlar Türkiye nin ekonomik kurtuluşu için müzakere eden 50 ye yakın yerli ve yabancı bilim adamlarını göremedi. Tabi ki kalbi, ruhu global ve küresel güçlere kiralanmış yerli taşeronlardan başka bir şey beklenmezdi.
Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Tepeyi aşan kuvai milliye ruhu kartopu gibi dönüyor, döndükçe büyüyor, Milletimizin gönlünde umutsuzluğun yerini umut alıyor.
Bu Böyle Biline.