Muharrem ayı Allah-ü Teâlâ’nın ‘Haram Aylar’ olarak savaşı yasakladığı dört mübarek ay olan Zilkade, Zilhicce ve Recep aylarından biridir.(Tevbe Suresi: 36)
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) bu ay için "Şehrullahi'l-Muharrem - Allah’ın ayı" yani İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır demiştir.
Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurdu, “Ramazandan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı Muharrem ayındaki oruçtur. Farzdan sonra en faziletli namaz ise geceleyin kılınan namazdır. (Müslim, II. 821.)
Muharrem ayının en önemli hadisesi şüphesiz Muharremin onunda cennet gençlerinin efendisi olan İmamı Hüseyin’in şehit edildiği gündür.
On Muharrem günü hak ile batılın karşı karşıya geldiği, gündür
İmam Hüseyin'in 30 bin kişilik Yezit’in şer ordusuna karşı 72 Ehl-i Beyt yareni ile hakkı savunduğu gündür.
İmam Hüseyin'in (as) İslam adına Allah öyle emrettiği için canını, kanını Kerbela'da feda ettiği gün İslam âleminin büyük bir matem günüdür.
Bazı çevreler, bugün tutulan matemi ve İmam Hüseyin'in yasına ağlamayı eleştiredursunlar, İmam Hüseyin'e (as) ağlamak ve onun mübarek kabrini ziyaret etmek büyük fazilettir. Kıyamet günü bütün gözler ağlayacak, Hüseyin’e ağlayan göz hariç. Onlar gülümseyerek müjdelenecekler.” (Biharu’l–Envar, c.44, s.293
İmam Hüseyin'e ağlarken aynı zamanda geçmişten ders alarak gelecekte doğruyu bulmak lazımdır.
Sakife’de başlayan kabilecilik makam mevki hırsı Basra’da Cemel Vakası Hz. Ali'nin karşısında Talha, Zübeyir ve Hz. Peygamberin hanımı Hz. Ayşe'yi karşı karşıya getiriyor. Yapılan bu savaşta 10 bin kişi ölüyor.
Bir yıl sonra ise Suriye’de Sıffın denilen yerde Ebu Süfyan’ın oğlu Şam Valisi muaviye ile Hz. Ali'nin ordusu tam dört ay savaşıyor ve 70 bin Müslüman da bu savaşta ölüyor.
Yine Kerbela’dan üç yıl sonra tarihte Harre Vakası olarak anılan, Yezit’in emriyle Mekke'yi kuşatarak yağmalanması on binlerce sahabenin ölümüne sebep olur.
Hâlbuki Allah ve Peygamberi dinlense böylemi olurdu. Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzab: 33
Tathir ayetinin (Ahzab-33) nazil olmasıyla birlikte kızı Hz. Fatıma’yı, Hz. İmam Ali’yi, Hz. İmam Hasan ve Hüseyin’i abasının altına alarak Ehl-i Beyt’ini tanıtan Peygamberimiz ailesini “Hamse-i Âl-i Abâ“ (abanın altındaki beşli) diye ifade etmiştir.
De ki (Muhammedim), Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beytim’i sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum. (Şura: 23)
Bu ayet-i kerime Hz. Fatıma, Hz. İmam Ali, Hz. İmam Hasan ve Hüseyin’i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nazil olan Meveddet ayetidir.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Rabbimin huzuruna varmam yakındır. Bu, sizinle son görüşmem olabilir! Benden sonra ayrılığa düşüp eski cahiliye dönemi gibi birbirinizin boynunu vurmamanız ve sapkınlığa düşmemeniz için kendilerine sımsıkı sarıldığınız takdirde ebediyete kadar birlik içerisinde sizi tutacak iki emanet bırakıp gidiyorum size. Biri Allah’ın kitabı (Kur’an-ı Kerim) diğeri de soyumdan olan Ehl-i Beyt’imdir. Bunlar Kevser Havuzunun başında Bana gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar!”
Peygamber Efendimiz veda haccı dönüşü Mekke çıkışındaki Gadir Hum denen yerde sahabeyi toplayıp Kuran’ın Maide 67. suresindeki
“Ey Resûl! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et (duyur). Eğer bunu yapmazsan, o takdirde O’nun risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş (duyurmamış) olursun. Ve Allah seni insanlardan korur”
ayeti üzerine Hz. İmam Ali’yi yanına çağırdı, kolunu kaldırdı ve topluluğa seslendi:
“Ey insanlar, biliniz ki Allah Muhacirlere, Ensâr’a ve onlara iyilikle tabi olanlara, köylüye ve şehirliye, Arab’a, ve Acem’e, özgüre ve köleye, büyüğe ve küçüğe, beyaza ve siyaha, ona (Ali’ye) itâat etmeyi farz bilmiş, onu imâm ve yetki sahibi kılmıştır. Her muvahhid için onun hükmünü icra etmesi, sözüyle amel etmesi, emrini kabullenmesi gerekir. Her kim ona muhalefet ederse, melundur. Her kim ona tabi olursa ve onu tasdik ederse, Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır. Allah onu ve onu dinleyip kendisine itâat eden herkesi bağışlamıştır.”
“Ali b. Ebi Talib, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonraki halifemdir.”
“Allah Resulünün halifesi odur. Müminlerin Emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur.”
“Ey insanlar! Bu Ali’dir! O benim kardeşimdir, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir.”
“Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum.”
“Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır.”
“Benden sonra Ali, Allah’ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O’nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır.”
Böylece Hz. Ali, Peygamberden sonraki halife ve imam ilan edilmiştir. Hz. Muhammed kendisinden sonra ümmeti Hz. Ali’ye emanet etmiştir. Risalet yani peygamberlik Resulullah ile son bulsa da, velayet yani evliyalık İmam Ali ile devam etmiştir.
ve kuranın nazil olan son ayeti Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.”(Maide 3)
Bundan yaklaşık 70 gün sonra Peygamberimiz ahirete rıhlet etti Ehli Beyt peygamberimizin defin işleri ile ilgilenirken Medine deki Sakife denilen yerde halifelik davası başlamıştı.
Gadri hum günü Allah ve Resulu tarafından Hz. Ali ve evlatlarına nasb edilen halifelik makamı gasb edildiği günden beri, ümmeti Muhammedi iflah olmuyor.