Merhaba arkadaşlar.
Aile toplumun en küçük ve en kutsal bir ögesidir . Türk toplumu olarak aile bizim için her zaman ön planda gelir.
Bundan önceki bölümde belirttiğim gibi biz kalabalık , geniş bir aileydik .
Bir havuşun( bahçenin) içinde dört dairenin her birinde dedem, ninem, amcamlar, ve bizim ailemiz.. toplam bir evde 16 kişi yaşadık uzun yıllar boyunca...
Dedem ve ninem aileleri tarafından birbirini hiç görmeden ve tanımadan görücü usulü evlendirilmişler.
Ninem tam bir Osmanlı kadınıydı. Evde dedemden çok onun sözü geçerdi. Ailemizin tek otoriter insanıydı. Yer evinin taş tağasında( yere yakın pencere ) tütün kutusu , tabakası ve çakmağı her zaman belli yerde dururdu .Tabakasını açar , incecik beyaz sigara kağıdını iki parmağının arasına alır, gri tütün kutusundan bir tutam kaçak tütün alır , kağıdın arasında rulo yaparak , sigarasını serçe parmağı kalınlığında incecik sarar 24 - 25 tane kadar sardıktan sonra özenle tabakasına dizerdi. Sonra da sardığı sigaralardan en sonuncusunu metal çakmağı ile yakar dumanlarını tavana doğru savururdu. İçimden “ Kimbilir ne zevkli şey. “ diye düşünürdüm. Dedem de hazır, sarılmış Asker sigarası içerdi. Ama yaktığı zaman ev çok kötü kokardı.
Birgün ninem dolma yapmak İçin dedemden kıyma alıp gelmesini İstemiş . Dedem de kıymayı ceketinin iç cebinden hiç eksik etmediği mavi kareli mendilinin içine koymuş getirmiş. Bir kavga bir kıyamet !
“ - Yaaaa !!! Sen ne diye kıymayı sümüklü mendiline koyar da getirirsin ? “
“ - ulan gözüne boz düşeeee !
Görmon mu kıyma kağıda sarılı, niye Kör müsüng ?
- Beni öldürsen de o sümsürüklü etten dolma , molma yapmam ben !
- Karayerin kazzığına yap !
- Teheg ! Sening yaptığıng dolmayı yiyen kim ? İt yalı kimi bir dolma yapon zatı... ne duzu var ne eşkisi !
- Hele ben summak eşkisinden bir dolma yapım da sen dadına bak ! Dolma neşel olurmuş ?
- Öööög... sümsürüklü dolmang bulunmaz oldu saanki !
- Ülümalmaya ( yokolmayasın ) seni
tiskitttt !!?
Dedem , Leğende elinde çamaşır yıkayan anneme seslendi:
Kez Veco (Vecihe ‘ nin kısaltılmışı ) gel bakım buraya !
- Buyur baba .
- Şu balcanlardan , kabakları gel oy bakım !
Anacağazım , elinde yıkadığı çamaşırlarımızı yarım bırakmış. kayınpederinin kanun gibi sözünü yere düşürür mü hiç ! Akşam babam eve geldiğinde babamı öğretiler, anama kötek bile attırırlarmış . Elinin köpüklerini yıkadıktan sonra eline makbarayı ( patlıcan oyacağı) alıp kabakları ve patlıcanları oymaya başladı.
Ben henüz ilkokul dördüncü sınıfa gidiyordum. Okuldan yeni gelmiş , okul önlüğümü çıkartıyordum ki, ninemin beni çağırdığını duydum.
“-Ayseeeerrr... Kez Ayseeeerrr.. .”
- Efendim babanne.
- Babanıg düğenine get , bege yarım kilo balcan, yarım kilo kabak, yarım kilo da dolmalık biber al , tez getir, yeri uç... !
Yolda yolakta eğlenme gebertirim seni, tez gel emi !
Sonra dedeme dönüp laf atar :
- Hele ben de zeytli ( zeytinyağılı ) teze koruk suyulu bir dolma bişirim de görsünler dolma nasıl olurmuş bakalım !
üstümü değişir değişmez babamın dükkanına koştum ..Babamın çok müşterisi vardı , başı kalabalıktı... hangi müşteriye bakacağını şaşırmış dırumdaydı. Zavallı sefer tasındaki yemeğini bile yiyememiş , kalkmak üzere olan köy otobüsüne yetişmeye çalışan köylülerin istedikleri sebze ve meyveleri tartmaya çalışıyordu. Babacım diye sesleniyordum ama beni duyması mümkün değildi. Sonunda dükkanın içine girdim ve beni duysun diye bağırarak konuştum.
- Babacım babannem yarımşar kilo patlıcan, kabak, biber istiyor.. verir misin ? Yine duymuyordu.. Her kafadan bir avaz !
- Hasan Efendi oradan bana 2 Kg. taze fasulye...
- Hasan Efendi bana 3 Kg. Soğan....
- Hasan efendi bana 1Kg. Mişmiş ( kayısı )......
Adamcağız dükkanın içinde dört dönüyordu. Bitişik yan komşu rahmetli Ahmet Amca dükkanında hiçbir müşteri olmadığı İçin hasetliğinden çatlıyor, babamın müşterilerini kendi dükkanına çekmeye çalışıyordu. Babam Belediyenin tesbit ettiği sebze ve meyve fiyatını tam olarak uygularken Dabba Ahmet , babamın müşterisini çekmek için yirmibeş kuruş eksiğini söyler, elini kulağına atarak bağırırdı :
“- Gel hemşehrim geeeeellll.. .. Tamatus 50 Kuruş oldu ... biber 25 Kuruş... malın eyyisi , gözeli burada..... haydi geeeellll....
Babacığım hiç bağırmazdı. Çünki onun müşterileri hazırdı. Ne tartıda ne de sebze ve meyvenin kalitesinden asla şaşmaz, beş Kuruş olsa dahi mutlaka paranın üstünü verirdi. O’ nun bu dürüstlüğünü , sohbetini ve tatlı dilini tercih eder, başka yerden alışveriş yapmazlardı. Ahmet Amca da sinek kovalar otururdu.
Babama tekrar seslendim, yine beni duymayınca bacağına sarıldım... beni ancak öyle farketti..
- Babacım , babaannem....... Tamam kızım... sen fileye nenemin istediklerini doldur al git. İşim var görüyorsun . Ya da bekle müşteriler gidince...
- Ohooo dedim kendi kendime...
Müşteriler gidene kadar akşam olur, babaannem de geç kaldım diye beni gebertir. Başka çaren yoktu. Dizili sandıklardan kabak, patlıcan ve biber doldurdum koşa koşa eve geldim...
Babannem tahammülü kalmamış sokak kapısının önünde beni bekliyordu.
- Nere’de kaldın kız ? Taman ben sege tez gel dedim, kırtçalasıca !
- Babanne Vallahi dükkan çok kalabalıktı... ancak gelebildim !
- Hös ! Sarı çıyan ! Bir de yalan da söylor ! Kimbilir ağzını hangi boncukcu , cıncıkcı düğeninin ( dükkanının ) önünde ayırdın durdun ?
Yeniden cevap veremezdim. Ya kulağımı çekerdi, ya da kafama bir yumruk indirirdi.. sadece bana değil , diğer torunlarına da öyle muamele ederdi. Sanırım evde çocuk sesinden bıkmış usanmıştı.
Havışta mangalın üstünde dedemin summak ekşili dolması fokur fokur kaynıyor , mis gibi dolma kokusu bütün mahalleye yayılıyordu.
Babaannem makinada nakış işleyen yengeme seslendi ;
“- Fatma... Kez Fatmaaa... gel şu hudarları yu da oy bakım... koca aşı bişirdi ,
biz daha oyucuk ! Yengem makinanın başından kalkarak havuşta musluğun altında getirdiğim sebzeleri yıkarken bana dönerek :
“ - Be’ bu nasıl kötü kabak ! Hem sararmış hem de çürük ! Hele şu Balcanlar’a bak ! Herbiri kafam kimi bunlar dolma mı olur ?
Babannem , yengemin leğene boşalttığı sebzeleri görünce beni yanına çağırdı.
- Kız bu nasıl kabak, balcan ? Beleş deyi baban malın kötüsünü verdi demek !
- Yok babanne babamın başı çok kalabalıktı , onları ben seçtim !
- Pek gözel seçmişsin cinçalasıca da , şeytan götüresice... orada duran bastonunu eline alıp beni kovalayacaktı ama dizleri ağrıdığında koşamazdı ..
anca bastonu kafama fıtlattı..ben de sokağa kaçtım. Eğer kafama değseydi ertesi günü kafam sarılı olarak okula gidecektim. Annem olanları görüyor ama hiç ağzını açamıyor, ne kaynanasına ne de etlisine hiçbir şey demeden yarım bıraktığı çamaşıra devam ediyordu. Kaynanasına laf söylemek ne haddine ? Dedem beni çok severdi. Cigarasını yakmış mangalın başında keyifli keyifli oturuyordu. Babaannemin öfkesinin geçtiğini tahmin ederek sokaktan eve girdim. Dedem beni görünce :
- Gel benim sarı kızım gel! Başına birşey oldu mu Diye örgülü saçlarımın bölüğünü aralayarak başımın kanayıp kanamadığına baktı.
- Azgın Keri .. Kızın ne suçu var ? Dokuz yaşındaki Uşak ne bilici kabak , balcan seçmeği ?
Nihayet menem dolmayı doldurdu. Gazocağının üstüne tencereyi koydu.
Ablam Öğretmen Okulunda okuyordu. Abim Lise de... acıkmış olmalılar ki , havuçtan içeri girince mis gibi dolma kokularını içlerine çekerek ...
- Yaşasın , bu akşam dolma var.. dediler.. sonra şaşkın şaşkın havuşın bir ucunda mangalın üstünde kaynayan dolma tenceresine, diğer ucunda gazocağı üstünde kaynayan diğer tencereye bakıp durdular.
- Akşama ziyafet var galiba dedi ablam. O zaman ben atladım ;
- Yok abla , dolma yarışması var !
SUMMAKLI mı ? KORUKLU mu ?
- Kes sesini kıtçalasıca dedi ninem. En iyisi dedim ben kafama tekrar baston yemeden kaçıp gideğim şuradan !
Ninemin de dolması nihayet bitti.
Dedem anneme :
- Büyük bir sehene ( bakır tabak ) benim dolmamdan koy ! Dedi.
Nenem de yengemi çağırdı , sen de benim dolmamdan bir mecmeeye ( büyük tepsi ) koy . Bakalım ikisinden hangisi güzel olmuş!
Ben korkumdan yaklaşamadım bile.. işin içinde dayak vardı çünki.
Dedem yufka ekmeye sarılı patlıcan dolmasını ablama ve abime uzattı..
- Iııııhhhh! Çok güzel olmuş dediler..
sonra babannem ablamla abimi çağırdı : Gelin bakalım bir de bundan yiğin nasıl olmuş ?
- çatalla biraz ucundan alıp yüzlerini buruşturdular ama babaannemin korkusundan Aynı tepkiyi gösterdiler.
- Çoook güzel olmuş babanne ... ellerine sağlık , nefis olmuş.
İkisi de çocuk gibi kabarıyorlardı. Sonra bir köşeye pusmuş olan beni dedem çağırdı.
- Gel bakalım sarı kız ! Bir de sen benim dolmamın dadına bak !
Korka korka dedemin uzatttığı yufka ekmeğe sarılı dolmayı ağzıma götürdüm. Harika bir taddı.. Summağım o ekşimiş tadını herzaman çok sevmişimdir zaten....
Heyecanla :
- Dede bu nefis olmuş yaaaa..... eline sağlık !
- Afiyet olsun ! Dedi dedem kabararak .
Sonra babannem çağırdı :
- Gel kız benimki nin de tadına bak !
Ödüm kopuyordu beni dövecek diye !
Çatalın ucuyla ağzıma bir lokma koydum, ne yalan söyleyim dedemin dolması kadar lezzetli değildi.
Herkes meraklı gözlerle bana bakıyorlardı. Çünki huyumu biliyorlardı lafımı esirgemeyeceğimi, dobra bir tabiatım olduğunu...
Ablam gözümün ucuyla ikisinin de güzel olduğunu söylememi , iki işaret parmağını Yanyana getirerek ikisini de beğendiğimi söylemei işaret ediyordu.
Abim de ablamın el işaretini göstererek başını sallıyordu. Her ikisine de başımı çevirerek nineme döndüm ve....
- Dedem erkek olduğu halde dolmayı senden güzel pişirmiş, dememe kalmadan örgülü saçımın bir bölüğü babannemin elinde kaldı. Nasıl canım yanıyordu anlatamam !
Dedem zar zor yerinden kalktı saçımın bölüğünü elinden aldı , bir yandan da söyleniyordu.....
- Bak bakalım !!! Senin sümüklü dediğin kıymayla yeğin gözel bir dolma yaptığımı hasıtladın ( kıskandın ) Kızdan ahanet ( intikamını ) alma !!!
- Yeriiiiii... Sekkeli Sabınlanasıca..!!!
Ağrıyan bölüğümü dedem elleriyle okşayarak ovuyor... nineme bir yandan da laf saydırıyordu.. bunak ! ..........
“ - Dedesinin sarı kızı... kafasının kırılacağını da bilse ille doğruları söyler. “ Derken beni bağrına basıyordu.
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar.