Erhan'ı o halde görünce elim, ayağım çözüldü sanki... Bir
filmde izlemiştim. 9 katlı bir evin çatısından atlamak üzere intihar etmek
isteyen birine sakin davranarak adamın düşmesine engel olmak için nasıl
davranılacağını görmüştüm. Kollarını uçağın kanadı gibi iki yana açmış
"Vınnnn... Vınnnn! uçak uçuşa geçiyor diye bağırıyor, diğer bacağınıda
açık pencereden dışarıya atmaya çalışıyordu. Tam atacakken usulca yanına
geldim:
-Aaaaa... Erhancığım, bak boya kalemlerin ve tavşan silgin sıranın
altına düşmüş!
O ayağını çek pencereden hemen onları yerden al. Yoksa
hademe onları şimdi süpürür çöpe atar. Babasının Almanya' dan getirdiği, bir
tanesini dahi hiç kimseye vermediği, gözü gibi sakındığı kalemlerinin yerde
olduğunu duyunca sıranın üstüne, oradan da yere indiği an, sanki bana büyük bir
ödül verilmiş kadar sevindim ve derin bir ooohhhh... Çekerek rahatladım. Camdan
sarkarken o an kalp krizi geçirebilirdim. Kalemlerini bir bir sıranın altından
topladı, kutusuna koyarak çantssına yerleştirdi... Ertesi gün anesini
çağırttım. Durumu anlattım. Yine dualar etti. Bu kez annesi boynuma minnetle
sarılmıştı. Meğersem duple× evlerinin en üst merdiveninden de uçak gibi uçmak
isterken iki kez bacağını kırmış.
Erhanı mezun ettiğim yıl babasının iş icabından dolayı
Bursa' ya taşındılar. Bir iki yıl annesi ile telefon görüşmelerimiz oldu. Orta
okula devam ediyormuş. Daha sonraki yıllarda görüşemedik. Aradan yirmi beş yıl geçti.
Bir ara belim ağrıyordu. Fizik tedavi doktorundan randevu
almıştım. Sıra bekliyordum. O ara telefonum çaldı. Oğlum arıyordu. Muayene
sıramın gelmesine önümde beş kişi kalmıştı. Yanımdaki hastaları rahatsız
etmemek için poliklinikten uzaklaşarak bahçeye çıkıyordum ki kapıda bir bayanla
burun buruna geldik. Başımı kaldırıp bakınca bu yüz bana hiç de yabancı
gelmemişti. Kadın da bana pür dikkat baktı ve:
-Ayyyy... Aysel hocammm...
-Feride hanımmm...
Eski günlerde olduğu gibi sarıldı, aniden kucakladı ...
O, iri siyah ve halen merakla bakan gözlerini gözlerime
dikerek bana tepeden bakarken, ben ona, başımı yukarıya kaldırarak bakıyordum.
-Yoksa bu genç Erhan mı dedim.
-Evet ya Öğretmeni Erhannn....
-Erhan daha bir merakla bana bakıyor, tepeden aşağı beni
süzüyordu. Eğilip elimi öptü. Ben de onu
artık zayıf yüzünden öptüm.
Biraz ayak üstü konuştuk.
Nasılsın, Erhan'cığım, okudun mu, çalışıyor musun ne
yapıyorsun?
- Uçak Mühendisi oldum Öğretmenim... (Yaşanmışlıklar Öykü
kitabımdan)
24 Ağustos 2019
Ayser Masmanacı Beşoğlu
Eğitimci -Şair- Yazar