Bir önceki yazımızda insanla ilgili tanımlara değinmiş, en doğru ve yerinde yapılan tanımın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tanımı olan, insan gönüldür gönül sözü olduğunu belirtmiştik.
Tamda bu karmaşada insanın nasıl, gönül olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Çünkü günümüzde arkadaşlıklar, dostluklar, aile ilişkileri dahi, hep bir çıkar üzerine kuruluyor maalesef.
Herkes kalp ve ahlak güzelliğinin önceliğini kabul ediyor ama uygulamada bir eksiklik var. Yanında gezdireceği arkadaşının, annesinin, babasının, eşinin dikkat çekici giyinmesini, tabiri caizse kendini rezil etmemesini düşünen genç nesiller yetişiyor.
Bu nesil her şeye kılık kıyafet değerinde önem veriyor. Kendi içinde dahi bu çekişmeleri yaşıyor. Bir ortama girdiğinde ilgi alanı hep dış görünüş oluyor. Dolayısıyla şahsında da en çok zaman harcadığı, öncelikli gördüğü yönü üst-baş uyumu ve bu uyumun markası oluyor.
Arkadaşları arasındaki sohbetler bu konu hakkındaki çekişmeler ve dedikodularla geçiyor. Bomboş bir zihniyet, uyuşturulmuş beyinler…
Bu kavramın yayılmasında ki en büyük etken her şeyde olduğu gibi medya yoluyla yapılıyor. TV programları ile özellikle gençlerin hayal dünyaları kontrol altına alınıyor.
Hipnoz olan bu gençler kaliteli yaşamı, kaliteli giyinmek olarak görüyor.
Ben demiyorum kötü ve önemsiz bir giyim olsun… Sadece önceliğimizin bu olmasın.
Dış görünüşün önemi var elbet, ama unutulmamalıdır ki; insanlar görünüşleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır.
Peki, insan nasıl olmalıdır?
Başta yazdığımız tanımdaki gibi eğer insan gönülse, öncelikle orayı yoklamak gerekir.
Çünkü insan biyolojik değil duygusal bir varlıktır. Bakın şöyle etrafınızda yaratılmış diğer canlılara, hepside biyolojik olarak insanın yaptığı özellikleri yapma özelliğine sahip. O halde bizi onlardan ayıran yanımız gönlümüzdür.
Peki, nedir gönül?
Sözlük anlama bakıldığında gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma, aşk, hatırlanma gibi duygu kaynağı olarak tanımlanıyor. Yani gönül, en büyük sevgi ve aşk merkezidir. Dolayısıyla yaşanılması gereken en büyük aşkın da odak noktasıdır.
Peki, yaşanılması gereken en büyük aşk nedir?
En güzel’e en yüce’ye duyulan aşk olan tabi ki Allah aşkıdır.
Rabbine âşık olan kişi benliğini ortadan kaldırır sevilen var olur, seven yoktur. Bakan göz, işiten kulak, konuşan dil, kendi iradesiyle değil sevilenin iradesiyle işlevini sürdürür. Her azasından güzellikler yayılır. Çevresindeki insanlarda bu güzelliğe hayran kalır ve bu yolla değer bulur. Bu sevgi o’nu yüceltir. Çünkü bu sevgi de hiçbir çıkar yoktur. Etrafını o’nun gibi gönlü güzel olan insanlar çevreler. Artık bu varlık gönül güzelliğiyle insan vasfına ulaşmıştır. İnsan olmak isteyen herkes bu yolu takip etmek zorundadır.
Yani; İNSAN=GÖNÜL=AŞK=RAB bu denklemi uygulamalıyız. Aksi halde insan olamayız.
BEHİYE İNEKÇİOGLU