Demokrasi bir yönetim şeklidir. Kelime anlamı olarak demokrasi; eşitlik ve özgürlük ifadeleri içermektedir. Yani demokrasi demek adalet, hak ve hürriyet üstünlüğü, eşitlik, özgürlük gibi birçok ifadeleri çağrıştırmaktadır.
Demokrasinin bir yönetim şekli olduğunu ve anlamlarının da yukarıda beyan ettiğimiz sözleri içerdiğini göz önünde tutarsak, demokrasi ile yönetilen ülkedeki insanların en üst koşullarda yaşam sürdürmesi lazım.
Fakat ne yazık ki günümüzde demokrasi adı altında yapılan her fiil, beraberinde acı ve gözyaşını, adaletsizliği getiriyor.
Demokrasi getirici ülke olan ABD, demokrasi maşasıyla nereye elini uzatıyorsa, orası savaş meydanına dönüşüyor. İnsan hak ve özgürlükleri diyorlar katliam yaşatıyorlar.
Son dönemde Ortadoğu da yaşanılan savaşlar, dökülen kanlar hep bu başlık adı altında yapıldı. Irak, Libya, Tunus, mısır… Gibi ülkeler bu fitneyle kan gölüne döndü.
Son olarak Suriye…
Suriye öncesinde, demokrasiden yoksun muydu ki; demokrasi getirme bahaneleri gündeme getirildi? Bu nedenle isyan başlatıldı.
Suriye’de halk gayet rahat bir hayat sürüyordu. İş istihdamı yüksek, işsiz sayısı az, Pazar alanı geniş, halk ucuzluk içinde gayet rahat ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yani ekonomik özgürlük ve rahatlık hat safhadaydı.
Gece yarısı insanlar, sokaklarda can ve mal güvenliği içerisinde geziyordu.
Herkes istediği dine inanmakta serbestti.
Eğitim üst düzeydeydi. Neticede Türkiye’ye gelen mültecilerle yaptığımız konuşmalarda görüyoruz ki birçoğu birkaç tane dil biliyor. Ve onların söylemleriyle, oradaki rahatlık, onlar tarafından aranıyor.
Suriye de olan bu özellikler orada zaten demokrasinin yaşandığını bize ispat etmiyor mu?
Demokrasi getirme bahanesiyle hain emellerini oradaki insanları kullanarak gerçekleştirmeyi hedefleyenler, binlerce masum insanın hayatına nasıl da hunharca son veriyor.
Neticede düşünce özgürlüğü var olan ülkede isyancıların bu özgürlükten yok olduğunu savunan zihniyet, geçtiğimiz günlerde sırf düşünce ve inanışından dolayı Ramazan El Buti’yi şehit etmedi mi? Bu şahsı muhterem camilerde halka, devletin savunucusu olarak “vatanınızı kâfirler çiğnetmeyin” dedi ve bu savunuşundan dolayı şehit oldu.
Peki, nerede hak ve hürriyet, nerede düşünce özgürlüğü, nerede adalet? Nerede sadece adı kalmış demokrasi?
Umudumuz odur ki; demokrasinin yok olduğu bu dünyada, bir gün adaleti bütün dünyaya yeniden duyuracak ve yaşatacağız. Buna ihtiyacımız olduğu kadar gerçekleştirmek için de çözüm ve gerekçelerimiz var çünkü.
Behiye İnekçioğlu