Gündelik hayatımızda hareketlerimizin çoğu alışılagelmiş ve tekdüze hareketlerdir. Bu hareketleri sorgulama ya da çözümleme gereği duymayız. Bu nedenle sağduyumuzu da sorgulamayız.
İnsanlar “ her şeyin ve herkesin her zamanki gibi “ olduğunu kabul ettikleri sürece sorulacak hiçbir soru yoktur. Alışkanlıklardan kaynaklanan bu aşinalık, sorgulayıcılığın, eleştirinin, değişimin ve yenilik arayışının önünde bir engeldir.
Bu anlayış, aslında hayatın birçok alanında var olduğu zaman tehlike unsuru olarak görülür. Çünkü ilerlemek ve gelişmek için; siyasette, adalette, ekonomide ve sosyal düzende sorgulamak vazgeçilmez bir temel unsurdur.
Ama kültürel mirasımız olan örf ve adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz, sorgulamadan ve farkında olmadan kabul ettiğimiz ve uyguladığımız, uygulayınca da fayda gördüğümüz bir alandır. Bu alanda sorgulamak çokta fayda sağlamaz. Belki bazı şeylerin nedenlerini sorgulayarak faydalarının farkına varabiliriz. Ama bu değerleri hiçbir zaman yeniliğe açamayız. Örneğin bayram günü büyüklerin elini öpmek, düğün merasimleri ya da aile ilişkileri…
Her çevre kendi yaşayış tarzı ve inancıyla büyükten gördüğü fiileri yapar ve gelecek nesle emanet eder. Faydasını belkide fark etmeden, gördüğümüz bu mirasa sahip çıkmak en büyük görevimizdir. Sorgulayıp değiştirme çabasına girmek bu mirasa sahip çıkmamanın göstergesidir. Faydasının farkına varmadığımız bu değerlerin hayatımızdaki önemini şu öyküyle açmak isterim:
Kırkayak, kırkayağının hepsini rahatça kullanarak yürüyüş yapıyormuş. Karşısına çıkan bir arkadaşı,“ Ne kadar dikkatlisin. Her zaman yürümeye üçüncü ayağınla başlıyorsun, hiçbir zaman yirmi birinci ayağından önce yirmi dördüncüyü atmıyorsun”.
Bunu duyan kırkayak, “öylemi, hiç farkında değilim” demiş ve hangi ayağını hangi sırayla attığına dikkat etmeye çalışırken bir adım bile atamaz hale gelmiş ve dengesini kaybedip düşmüş.
Bu örnekte de anlaşılacağı gibi bazı değerlerimizi sorgulayıp değiştireceğimize, onların bize nasıl fayda sağladığının farkına varıp pekiştirmeliyiz. Aksi halde bizim de dengemiz şaşar ve düşeriz.
Behiye İnekçioğlu