Osmanlı tarihini bilmek günümüz olaylarını idrak etmek açısından çok önemlidir. Özellikle yakın tarihimizi bilmek şarttır. Padişah vahdettin dönemi, ülkemizin yaşadığı hüsranlar ve bu kötü gidişatın karşısında Atatürk’ün önderliğinde verilen milli mücadele’yi çok iyi bilmek gerekir.
O dönemdeki Nine Hatunlar, Seyit onbaşılar ve daha niceleri Atatürk’le birlikte omuz omuza vererek bu ülkeyi bize emanet ettiler. Fakat bazıları vardı ki onlarda dini kullanarak vatanı bölmek ve yok olma eşiğine sürükleyip, Atatürk’ün verdiği bu mücadelede karşı atakta rol aldılar.
Eğer ortada birbirine karşı görüş içeren 2 taraf varsa ve siz bu taraflardan birini seçmek zorundaysanız. İlla karşı taraftayım demenize gerek yok ben “a” tarafına karşıyım derseniz, zaten sizin “b” tarafını desteklediğiniz aşikâr olur.
Yani Atatürk’ün verdiği milli mücadele ve milli direnişi desteklemeyenlerin aslında hangi misyonu desteklediği ortadadır. Bunlar ister hoca kılıklı olsun, ister padişah, ister paşa…
Mesela Yunan askerleriyle çarpışan ecdatlarımıza, “İngilizleri kızdırdınız, üzerimize yunanları musallat ettiniz. Şimdi oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine yunanlılarla harbe tutuşuyorlar” diyerek kuvay-i milliye harekâtını reddeden İskilipli atıf hoca.
Buna inanmak istemeyenlere kaynak verelim ki tatmin olsunlar ( yunus Nadi, Ankara’nın ilk günleri, hisar matbaası, İstanbul 1995, sayfa 117–118)
İskilipli atıf hoca? nın hayatından biraz bahsedelim.
1876–1926 yılları arasında yaşamıştır. 19 Ocak 1919 Şeyh-ül İslam Mustafa Sabri ve Sait Nursi gibi kişilerle birlikte, “cemiyet-i müderrisi’ni” kurmuş, cemiyete 2. başkan seçilmiştir.
Sonra cemiyetin adı ‘İslam teali cemiyeti olarak değiştirilmiş, Mustafa Sabri’nin şeyh-ül İslam olması üzerine Atıf hoca cemiyet başkanı olmuştur.
NOT: aynı zamanda Mustafa Sabri 1920’de kurulan İngiliz muhipleri cemiyeti’nin üyesidir. İngiliz muhipleri cemiyetinin kurucusu ve başkanı İngiliz casusu, rahip Robert frew’dir.
O günlerde İngiliz muhipleri cemiyeti halkımızı “ hilafet ve din” adına kuvay-ı milliye aleyhine ayaklandırırken, İslam teali cemiyeti, padişah ve İngiliz işbirlikçileri ile aynı safta olmuştur.
Atıf hoca aynı zamanda alemdar gazetesinin yazarlarındandır. Mustafa Sabri ve vahdettin ikilisi “Atatürk ve kuvay-ı milliyecilerin ölüm fermanı fetvası” yayınlanınca, Ankara müftüsü Rıfat börekçi ve çevresindeki ulemanın karşı fetvasıyla İstanbul’un fetvası hükümsüz kaldı. ( 11 Nisan 1919)
Bunun üzerine Mustafa Sabri, Mustafa Kemal ve Kuvay-ı Milliyeciler aleyhine bir bildiri hazırlar ve bu bildiriyi teali İslam cemiyeti’nin yönetim kurulu üyelerine imzalatır. Sonra bu bildiri Yunan uçaklarınca vilayet ve yerleşim birimlerimize dağıtılır. Atıf hoca ve Tahir-ül Mevlevi’nin bu beyannameyi imzalamadıkları anlaşılıyor.
Bu bildirinin içeriğine Atatürk’e yapılan hakaretlere bakalım:
“Selanik dönmesi, yankesici, fitne, hain, işgalci, haydutçu, eşkıya, alçak, melun, cani, zalim, hırsız, canavar” gibi çok çirkin ve ağır ifadeler kullanılmıştır.
Halkımız işgalcilerle savaşırken, atıf hoca’nın başkanı olduğu cemiyet bu bildiriye imza atmış, Atıf hocada bu cemiyetin başkanlığına devam etmiştir.
Bu arada atıf hoca, “İslam kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte, İslam âlemi için hiçbir tehlike yoktur” yazısıyla da dikkat çekmektedir. ( 14 Temmuz 1919 Alemdar)
Alemdar gazetesi o dönem içerisinde milli direnişe balta vuran ve bu uğurda yayın yapan bir gazetedir. Atıf hocanın bu gazetede yaptığı yazılar da bu direnişi engellemek içindir. Atıf hocanın idam edilme sebebinin altındaki gerçekte budur. Atıf hoca din adına ya da devrime karşı geldiğinden idam edilmemiştir. Onun idamındaki asıl sebep, milli mücadeleye karşı takındığı genel tutumudur. Atıf hoca, istiklal mahkemesinin kararıyla, vatana ihanetten idam edilmiştir.
BEHİYE İNEKÇİOĞLU