Papa Francis’ın Irak ziyareti ile dinlerarası diyalogda yeni bir sayfa açıldı. Kurt, yeni bir kuzu postu ile sahne aldı. Aşılı olmayanların vay haline. Covid-19 virüsü bünyemize; dinlerarası diyalog ise ruhumuza, dini bütünlüğümüze yönelik bir tehdittir.
Bizim aşımızı Prof. Dr. Haydar Baş hocamız yaptı.
Cansiperane mücadele verdi, eserler kaleme aldı, ayağında demir çarık yurtiçi -
yurtdışı konferanslar, seminerler verdi.
BTP Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş beye teşekkürler
tebrikler. Konuşması dini bütünlüğümüze yönelik tehditlerin, milli
bütünlüğümüzü tahribe yönelik olduğunu hatırlattı.
Türk kamuoyu, Dinlerarası diyalog çalışmalarını ilk defa
Fethullah Gülen’in papaya mektubu ile öğrendi. Zaman gazetesinde 10 Şubat 1998
yılında yayınlanan bu mektup Fethullah Gülen ve ekibi tarafından Vatikan’da
papaya elden verilmişti. Fethullah Gülen dinlerarası diyalog için papalık
konseyi (pcid) misyonunun bir parçası olduğunu cümle aleme bu mektup ile
açıklamıştı.
Dinlerarası Diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4.
oturumunda kabul edilen, "NostraAetate" diye maruf Konsil metninde
aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, Papalığın
3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın hıristiyanlaştırılması projesinin
bir yöntemidir. Papalığın "çağdaş hıristiyanlaştırma ve misyonerlik usulü"dür.
Yayınlanan mektubu daha o gün okuyan Haydar Baş hocamız
ciddi bir infial gösterdiler. Ve yılmadan usanmadan bütün zorluklara ve
saldırılara rağmen dinlerarası diyaloga karşı mücadele verdiler. Bu çalışmanın
bir deccal faaliyeti olduğunu, esas gayelerinin ülkemizi işgal olduğunun altını
çizdiler. Dini bütünlüğümüzün milli bütünlüğümüzün teminatı olduğunu ifade
ettiler. Çok keresinde anlattıklarımı“ göreceksiniz” dediler. Evet, aklı ve
gönlü milletten yana olanlar bunu gördüler. Ancak bunu göremeyenler FETÖ kalkışması
ile dinlararası diyalogun ne anlama geldiğini yaşamış oldular.
Ancak tehdit bitmiş değil, Fethullah Gülen sadece bir
aktör idi. Esas olan dinlerarası diyalog fikri ile mücadele etmektir. Aksi
halde yarın bir başka Fethullah Gülen ortaya çıkartılabilir.
FETÖ yapılanmasıyla birlikte Dinler Arası Diyalog kamusal
alanlara girdi, hatta camilere, kültürel hayata girdi. Devletin ve milletin
parametrelerine paralel olarak yapılandı. Aidiyet hissini, imanı, secaati,
milli olma vasfını kısacası omurgayı aldı. Adeta toplum adım adım asimile
edildi. BTP genel başkanı Hüseyin Baş beyin önemli bir tespiti, gençlerimiz
arasındaki deist akım, dinlerarası diyalogun acı meyvesi olarak ortaya çıktı.
Papa'nın Irak ziyareti bu açıdan değerlendirilmelidir.
Sanki Irak'taki ilk bombayı bir sabah ezanı okunurken Bağdat semalarına
bırakanlar kendileri değilmiş gibi kuzu postuna sarılarak boy gösterdiler. El
garip hapishanesindeki o Müslüman kadınların feryatlarını sanki duymamış
gibiydiler, kullanılan nükleer silahlarla insanların ve nesillerin nasıl imha
edildiğini bilmiyor gibiydiler, bu kadar yeraltı zenginliğine rağmen insanca
yaşam hakkından mahrum bırakılanlar sanki Iraklılar değildi.
Peki, neydi bu ziyaretin maksadı. Silahla, savaşla Irak işgal edilemedi. Şimdi gönüller işgal edilmek isteniyor, ülke bu şekilde tam ele geçirilecek.
Şiilerin dini mercisiSistani'den bu konunun asıl yüzünü açıklamasını beklerken, Irak başbakanı Kazıminintwitter hesabından yaptığı açıklama, oltanın ucundaki yeme takıldıklarını gösteriyor. Papa Franciscus ile Şiilerin dini mercisi Ali es-Sistani'nin tarihi görüşmesi ve Ur kentindekidinlerarası görüşme münasebetiyle her yıl 6 Mart Ulusal Hoşgörü ve Birlikte Yaşama Günü ilan edildi.
Peygamberimizin (saa) Ehli beytini yanına alarak, Necranhristiyanları ile nasıl “mübâhele” (lanetleşme) yaptığını hatırlatmaya gerek var mıdır? Irak’ta kutlanıyor mu bilmiyorum ama birçok İslam ülkesinde Mübahele gününün bayram olarak kutlandığını biliyorum.
Soru: Siz bayram olarak Mübahele gününü mü seçiyorsunuz, yoksa papanın Sistani ile görüştüğü günü mü?