Aşılama, bulaşıcı hastalıkların azaltılması
veya tamamen ortadan kaldırılmasında toplumlar tarafından en yaygın kabul
görmüş, en etkin ve en ekonomik girişimdir. 20. yüzyılda aşılanma sayesinde pek
çok hastalık türünden kurtulan insanlık, 21. yüzyıla korona virüs ile girmişti.
Türkiye’de ilk aşılama 1930’da Çiçek aşılaması
ile başlamıştır. Bunu 1930’da Difteri, Boğmaca aşılaması takip etmiştir. Ülkemizde
aşı ile korunabilir hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan sakatlık ve
ölümleri engellemesi için genişletilmiş bağışıklama programları uygulanmıştır. Günümüzde
de Türkiye’de güncel aşı programı ile 10 farklı aşı güçlendirme dozları ile
birlikte 20 doz şeklinde doğumdan itibaren tüm çocuklarımıza uygulanmaktadır.
Aşıların koruyuculuğu farklı olmakla birlikte,
aşılamada ama toplumsal bağışıklığı sağlamaktır. Böylece aşılanmamış kişilerin,
aşılanan kişiler nedeniyle, hastalık etkeni ile temaslarının azalması sonucu,
toplumda o hastalığın görülme hızı azalır.
Devlet politikası haline getirilen aşılama
çalışmaları sayesinde 2015 yılında aşılanma hızımız %97’ye ulaşmıştır ( Kaynak: GÜLCÜ, S., & ARSLAN, S. (2018). Çocuklarda aşı
uygulamaları: güncel bir gözden geçirme. Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Dergisi, 8(1), 34-43.). Yani çocuklarımızın
nerde ise tamamı aşılanmaktadır.
Yani şu aşılanmada kararsız kalan
vatandaşlarımız var ya; hepsi ortalama 20 kez daha önce aşı olmuş. Daha
önemlisi canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızın tamamını ortalama 20 kez aşı
uygulamışız.
Gelelim korona virüs aşısına
Ülkemizde çocukluk aşılarını uygulamada % 97
olan ulusal aşı takvimine uyma oranı; korona virüs aşılarında %60’larda.
Aşı konusunda tıp dünyasındaki bölünmüşlük,
bilimin tabiatı ve analiz metotlarındaki görüş farklılığı gereği gayet
normaldir. Bu tartışmalar bilimin gereğidir, en güzeli bulmak için de her zaman
olmalıdır.
Ama bu tartışmalar, vatandaş düzeyine iner,
fanatikliğe dönüşürse; toplum sağlığı için tehdit haline gelebilir.
Benim de çevremde korona virüs aşıları
konusunda kararsız olan dostlarım var. En önemli iddiaları, aşılarda olduğunu
düşündükleri katkı maddeleri ile kendilerine ve çocuklarına zarar gelebileceği.
Ve hangisine sorsam hepsi de çocuklarına ulusal aşı takvimine uygun tüm aşıları
yaptırmışlar. Hem de bu konuda çok hassaslar. Onlara hep bir soru ile
yaklaşıyorum:
“-Aşı
ile ilgili şu katkı maddesi ile bu katkı maddesi ile bize ve çocuklarımıza
zarar verecekler!- diyorsunuz. Eğer aşı üreticilerinin
böyle bir hedefi olduğunu kabul edersek; neden o zaman çocuğunuza tüm çocukluk
aşılarını yaptırdınız?”
Çok basit bir mantık kuralım
Çocuklardaki aşılama oranının bu kadar yüksek
olduğu ülkemizde bize zarar vermek isteyen aşı firmaları, bu fırsatı kaçırırlar
mı? Uygulanan 10 çeşit aşının içine ne istiyorlarsa katarlar. Bu aşılara bir
şey katmadılar da korona virüs aşısına mı katacaklar?
Bu katkı madde meselesi, laf cambazlarının
safsatasından başka bir şey değildir.
Hepimiz çok iyi biliyoruz. Şu anda ülkemizde
uygulanan tüm aşılar yurt dışından geliyor. Sadece bir-ikisi ülkemizde
ambalajlanıyor. Hepsi ithal. Yerli aşımız yok. Biliyorsunuz, olma ihtimali
olmasın diye de mevcut hükümet tarafından Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
2011 yılında kapatıldı. Dolasıyla eğer mesele aşı ile bize zarar verecekler
meselesi ise, biz zaten çoktan yanmışız.
Bu işin sorumlusu kim?
Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi
(cdc.gov) internet sitesine girip baktığınızda korona virüs vaka, vefat ve aşı
uygulamaları ile ilgili onlarca grafik, yetmedi halkın anlayacağı dilde detaylı
bilimsel çalışma sonuçları görürsünüz. Yine bu merkez tarafından ülke genelinde
eğitim merkezlerinde, şehir merkezlerinde online ya da yüz yüze seminerler,
toplantılar organize edilmekte, topluma aşılar anlatılmakta. Tüm veriler, yaş,
cinsiyet, ek hastalıklar ve en önemlisi aşılanma durumları ile birlikte
sunulmakta.
Gelelim bizim ülkemize. Adeta yetkililerimizin
ağzından verileri kerpeten ile alıyoruz. Bakanlık her gün bir harita
yayınlıyor. Tam bir renk cümbüşü. Hala 18 yaş üzeri vatandaşların aşılanma
oranları sunuluyor.
Esas önemli olanın tüm nüfustaki aşılanma
oranı olduğunu artık herkes biliyor. Neden hala biz detaylı, şeffaf veriler
sunmuyoruz? Dost bizi alışverişte görsün misali tablolar yayınlıyoruz?
Bizim insanımız ariftir
Bizim insanımız anlayışlıdır. Eğer vatandaşlarımız
çocuk aşılarına gösterdiği hassasiyeti, korona virüs için göstermiyorsa bunun
sebebi idarecilerimizin tutumudur.
Demek ki mesele tam ortaya konulamamıştır.
Yetmedi aşı karşıtlarının önü açılmıştır. Toplum sağlığını direkt ilgilendiren
bir konunun medya tartışması haline getirilmesine izin verilmemelidir.
Aşı karşıtlığının insan hayatını tehdit eden
bir radikallik olabileceği topluma net anlatılmalıdır.
Aşıların etkili olabilmesi için güven ortamı
şarttır.
Yöneticilerimiz, şeffaf ve detaylı veriler sunmalı.
Renk cümbüşü harita yerine, detaylı grafiklerle insanımız aydınlatılmalıdır.
Yöneticiler ve biz bilim insanları konuyu tam
ortaya koyabilir isek, toplumumuzun çocuk aşı uygulamalarına gösterdiği
hassasiyeti korona virüs aşıları için de göstereceğine eminim.
Kalın sağlıcakla.