Sermaye piyasasının % 72 si yabancılarındır. Bankacılık sektörünün % 51 i yabancıların eline geçmiştir. Cari işlemler açığı geçen yılın aynı ayına - ekim- göre % 35,1 artarak 3 milyar 36 milyon dolarla son ayların en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Bu tablonun ne anlama geldiği çok iyi bilinmektedir. Ülkemiz ekonomik işgal altındadır. Sanayi sürekli kan kaybetmektedir. İmalat sektörü süratle ithalata ve montaja dönmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin tükenişi, dertlerimize dert katışı karşısında gözler, kulaklar ve ağızlar işe yaramamaktadır.
Hiçbir terör örgütü dış destek almadan varlığını devam ettiremez. Hele bizim ülkemizde olduğu gibi 20 yılı aşkın süredir devam eden PKK terörünün dış destekli olduğunu Mısırdaki sağır sultan bile duymuştur. Duymak bir tarafa artık belgeleriyle ortaya konmuştur.
Terörün arkasında bölgemizde ve topraklarımızda gözü olan devletler vardır; ABD vardır, AB devletleri vardır. Üstelik ABD, Lozan antlaşmasına imza koymamış ve bizim güneydoğu sınırlarınızı, ülkemiz sınırlarını kabul etmemektedir. ABDnin bu tavrı bilinmiyor gibi gözler, kulaklar ve ağızlar kapatılmaktadır.
ABye üyelik sürecinde ülkemizden istenenler, birer hukuki metin karakteri taşımaktadır. ABnin istekleri hep birbirini tamamlayan niteliktedir. Hukuk, insan hakları, demokrasi adı altında ülkemiz bölük pörçük edilmek istenmektedir. Sürecin bu yönü, ilgili-ilgisiz herkes tarafından fiili, hukuki, tarihi ve akademik olarak bilinmesine rağmen gözler, kulaklar ve ağızlar kapalı kalmaya devam etmektedir.
Halkımızın %94ü ABD karşıtı olmasına rağmen ABD ile stratejik ortaklık iddiasındaki AKPye genel seçimde vatandaşın neredeyse yarısı, yani iki kişiden birisi oyunu vermiştir. Diyelim ki, halkımızın siyasi tercihini yaparken parti politikasını değil de, partinin liderini esas aldığını varsayalım. Sayın Tayyib Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesinde Amerika başkanı Bushun eşbaşkanıdır, yani onun coğrafyamızdaki temsilcisidir. Bu şu anlama gelmektedir. Başkan Bush, başbakan Erdoğan eliyle, bölge üzerinde iradesini ve icraatını uygulamaktadır. Sınır ötesi operasyon konusunda da, son sözün ABDye ait olduğu da bütün çıplaklığı ile ortadadır. Şehit cenazeleri ardı ardına gelirken, bu gerçekler karşısında gözler, kulaklar ve ağızlar işe yaramamaktadır.
Kuzey Irakta kurulmaya çalışılan Kürdistan bir son değil, sonun başlangıcıdır. İkinci adımda İran, Suriye ve Türkiyedeki Kürt unsurlar ikna edilerek, dört ülkenin birden içi karıştırılarak bir taşla, dört kuş birden vurulacaktır. Üçüncü adımda ise geçici süreliğine büyük Kürdistan adı altında, büyük İsrail kurularak, İsrailin Arz-ı Mevud hedefi gerçekleştirilmiş olacaktır. Kuzey Irakın toprak bütünlüğünün ne anlama geldiğini görecek gözler, kulaklar ve ağızlar uzuv tatiline uğramıştır.
Kamuoyunun gazını almaya dönük mesajlarla sorunların üstesinden gelinemez. Görünen, duyulan ve bilinenleri tarih kaydetmektedir. Tarihin hesabı ise hem kesin, hem de çetindir.
Dr. Ahmet