Ehli Beyt sevdalıları ile ehli sünnet arasına yerleştirilen ihtilaf bizim ülkemizin sınırlarını da aşan bir sorun. Bu güne kadar bu sorunun gerçek sebebinin izahı ve çözümü adına maalesef yeterli adımlar atılamamıştır. Daha çok bu ayrılıktan rant elde etmeye dönük çalışmalara şahit olduk. Neticede kimisi kendi hesabına düşecek nemayı planlarken, kimisi de parçala böl yut mantığıyla hareket etmiştir.
Ülkemizde bile herkesin hafızasında canlılığını koruyan az mı olaylar gerçekleşti. Her gelişen olayın akabinde ayrılıklar biraz daha derinleşti. Kin ve düşmanlık tohumları daha çok yeşertildi. Olayların dışına çıkıp şöyle bir bakalım. Bütün bu gelişmelerden kim kazançlı çıktı; kim kaybeden taraf oldu. Cevap çok açık, bu mücadelenin kazanan tarafı olmadı. Kazananlar, hep kendi adlarına, tarafları birbiriyle çatıştıranlar oldu. Peki, bu acı bu ayrılık ne zamana kadar devam edecekti. Yetmez miydi bu kadar ıstırap ve gözyaşı. Üstelik içinde yaşadığımız bu zaman diliminde birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardı.
Prof. Dr. Haydar Baş aynı zamanda bir ehli beyt sevdalısıdır. Her fırsatta ülkemizi kurtaracak olan kapının Ali kapısı olduğunu dile getirir. Ülkemizde ihtiyaç duyulan birlik ve beraberliğin bu kapıdan feyiz ve muhabbet alanlar tarafından getirileceğini ifade eder. Birliğin dışarıdan alınan akılla olamayacağını, böyle akılla ortaya çıkacak birliğin olsa olsa yabancıların işine yarayacağını ifade eder. Bütün bir milleti ABnin, ABDnin ve Sorosun arkasına takmak için, dış eksenli bir birlik anlayışının dikte ettirilmek istendiğini ifade eder. Olması gereken ihtiyaç duyulan birliğin ise milletin değerleri etrafında oluşturulacak bir birlik olduğunun da ısrarla altını çizer. Yalnız söylem planında değil, fiili olarak da dediklerini tatbik eden Sayın Baş, kendi hayatında ve nüfuz sahası içerisinde bu birliği temin eder. Nitekim Hatay bölgesinde, o bölgenin kanaat önderleri ile bir araya gelerek Biz Türk milleti olarak bir bileğiz, bir yüreğiz. Zamanında gelmişler bizi fitne, fesat ve tefrikayla ayırmışlar. Şimdi bu fitnenin sonu geldi. Bak ben, Hasan Hüseyin Bayram ağabeyimle beraber yan yanayım, kol kolayım ve omuz omuzayım. Ama bu beraberlik, önce gönüllerde bir araya geldi. Biz gönülden bir araya geldik, şimdi de cesetlerimiz bir araya geldi şeklinde sıcak açıklamalar yapmıştı. Hasan Hüseyin Bayram ise ziyaret esnasından çoluk çocuğunu toplayarak işte bizim birliğimizi sağlayacak ve bizi kurtaracak lider bu insandır, Haydar hocadır demesi arzu edilen özlenen birliğin gönüllerden cesetlere intikal ettiğini göstermektedir.
Birlik nasıl olacak. Elbette ki aradaki ihtilaflı konuların çözüme kavuşmasıyla da birlik pekişmiş olacak. Sayın Baş, lider şahsiyet olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir ilim adamı. Eserleri dünyanın pek çok lisanına çevrilmiştir. Sayın Baş, önemli bir ihtilaf konusuna daha parmak basarak tarihi bir yanlış anlayışı düzeltti. Bu konu Ebu Taliple ilgili. Tamamen siyasi gayelerle Resulullah Efendimizin amcası Ebu Talibin kâfir ilan edildiğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, Bunu yapanlar Hz. Ali imamete layık değildir anlayışını yerleştirmek isteyen ve Onun güç kazanmasını istemeyen kişilerdir dedi. Çok açık bir şekilde geçmiş zamanda kendisinin de yanlış yaptığını belirterek Ben, Rahmeten Lil Alemin adlı eserimi yazarken bu kaynaklardan istifadeyle Ebu Talipin iman etmediğini bizzat kitabıma aldım dedi. Sayın Baş, Ebu Talip hakkında çok detaylı bir araştırma dosyası hazırlamış. Ebu Talipin Müslüman olduğunu müfessirlerden, İslam tarihinde en güçlü kabul edilen kişilerden deliller getirerek anlatıyor. Rahmeten Lil Alemin Hz. Muhammed (SAV) kitabının yeni baskısında bu delillerini yayınlıyor.
Bu yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi inanıyorum ki, bütün milletimizin de gönlünü ferahlatacaktır.