İstanbul Rum Ortodoks Patriğinin yıllardan beri hayal ettiği buluşma nihayet gerçekleşti. Ortodoks ve Katolik dünyası buluşacak ve Haçlı ittifakı gerçekleşmiş olacaktı. İttifak etmesi planlanan Roma Katolik Kilisesi ile, Rus Ortodoks Patrikhanesi değil de; İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi olması işin siyasi boyutunu açıkça ortaya koymaktadır. Amaç, Ortodoks ve Katolik dünyasının desteğini arkasına alarak siyasi güç elde etmek ve öteden beri kurulan Bizans hayalini yeniden canlandırmaktır. Bu hayal bugüne ait değildir. Her buldukları fırsatı bu anlamda değerlendirmeye çalışmışlardır. Kurtuluş savaşı yıllarında devlet ve milletimiz aleyhine işlediği cürümlerden dolayı Atatürk tarafından Patrikhane, bir fesad ve hıyanet ocağı ilan edilmiş ve İstanbul Rum Patrikhanesi'nin artık topraklarımız üzerinde bırakılmayacağı ifade edilmişti.
Patrikhane, bu günlerde ise arkalarına aldığı ABD ve AB gücü ile hedeflerine ulaşmak için sinsice hareket ediyor. Nasılsa AB, uyum paketleri adı altında gereken talimatları vermekte, AKP hükümeti ise, kuzu kuzu yerine getirmektedir.
Lozan anlaşmasına göre Patrik, Ekümen değildir ve olması da mümkün değildir. Bartalemos, Patriklik makamına Türk devleti tarafından atanmıştır ve Türk vatandaşıdır. Fener Rum Patrikhanesi ise Eyüp Kaymakamlığına bağlıdır.
Papa 16. Benediktusun Türkiyeye gelmesiyle ve planlanan destekleriyle, Patrikhane hedeflerine dönük ciddi adımlar atmıştır.
Patrikhane, hazırladığı davetiyelerde Patriği, Ekümen sıfatıyla ifade etti. Zaten yıllardan beri Patrik, Ekümen sıfatını her fırsatta kullanıyordu. Özellikle AKP, hükümet olduktan sonra bu sıfatın pervasızca kullanma sıklığı artmıştı.
Papa ve Patrik beklenen buluşmalarını gerçekleştirdiler. Papa, Patriğin Ekümeniklik sıfatını kamuoyu önünde ilan etti. Aradan saatler geçmeden, Patrik, Ekümen sıfatıyla Avrupa Konseyinde konuşmaya davet edildi. Türk ve dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşti bu adımlar.
Patrik, dini yetkilerini aşarak siyasi bir güç haline gelmiştir. Bekledikleri sona ulaşmalarına ramak kalmıştır. Fiili olarak gerçekleştirilen Ekümenikliğin, hukuken tescili kalmıştır. Tek aşılması gereken engel Türk devletinin kabul ve reddidir. AB havucuyla istenen yere çekilen AKP hükümetinin AB yolcuğunda Papadan medet umması, her türlü tavize evet demesi korku ve endişe vericidir.
Bütün bu gelişmeler olurken, hükümet kanadı yaptığı açıklamada Patriğin Ekümenik sıfatını kabul etmiyoruz demekle yetiniyor. Sen kabul etmesen de atı alan Üsküdarı geçiyor. Verilmesi gereken cevap bu kadar mı olmalı? Bu yaklaşım muhalefetteki bir partinin açıklamasından öte geçmemektedir. Devlet erki açıklamadan öte, hukukun üstünlüğü prensibinden hareket eder. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş senedi olan Lozan antlaşması açıkça ihlal edilirken, Vatikan benzeri bir din devletinin ilanı anlamına gelen Ekümenlik dünyaya ilan edilirken, Bizansın temelleri yeniden atılırken hükümetin tepkisi bu kadarla mı kalmalıdır.
ABDnin, ABnin baskılarına boyun eğen AKP hükümetine millet tarafından verilmesi gereken cevap, onu sandığa gömmek olurken; Türk hukuku da Lozana göre hakkı olan, Patriği görevden alma yetkisini kullanmalıdır.
Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi