1993 yılında yayınlanan, Huntingtonun Medeniyetler Çatışması tezi geçmişin tanımını yapmanın yanında; gelecekteki mücadelenin de kültürler ve inançlar üzerinde yapılacağını ifade etmişti. Haçlı dünyası, siyasi ve askeri stratejisini zaten bu tez üzerine bina etmişti. Bunun için ne gerekiyorsa yaptı. Kendi toplumundaki insanları, Türk milletine ve İslam âlemine karşı kışkırtmaktan geri durmadı. Yaşanan güncel hadiseler bile, meseleyi izah için yeterlidir.
Danimarkada devlet okullarındaki din dersi kitaplarında İslam dini, terörizm başlığı altında okutuluyor. Biz ve Hıristiyanlık adındaki ders kitabında öğrencilere, öncelikle 11 Eylül saldırıları gibi Müslümanlara mal edilmek istenen terör olayları öğretiliyor, daha sonra İslam hakkında bilgi veriliyor.
Haçlı dünyasında Her ne kadar her Müslüman terörist değilse de, her terörist Müslümandır yaklaşımı kamuoyuna mal edilmektedir.
Papa 16. Benediktus, yaptığı açıklamada Peygamberimize hakarette bulunarak, kendi âlemine Müslümanlara karşı düşmanlık mesajı veriyor.
Avrupa basınında, Müslümanları kışkırtmaya yönelik, Peygamberimize hakaret eden karikatürler yayınlandı. İslam âleminin gösterdiği yoğun protestolara rağmen Norveç, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Britanya basın yayını bu karikatürlere yer verdi.
Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar zulüm altındalar. Bölgemize güya demokrasi getirmeye yönelik olan ABDnin BOP projesiyle Irak, Afganistan, inim inim inliyor. Sırada diğer İslam ülkeleri var.
Askeri yolla topraklarımızı elimizden alamayanlar, insan unsurumuzu tahrip ederek, emellerine ulaşmaya çalışıyorlar. Vatikan merkezli olan dinlerarası diyalog ve medeniyetler ittifakı ile ulaşılmak istenen maksat işte budur. Bu projelerde ana tema olarak kardeşlik işlenmekte, yani sağ gösterilip sol vurulmaktadır. Dinlerarası diyalog, medeniyetler buluşması adı altında Türkün, Müslümanın direnci kırılmaktadır. Batı, medeniyetler çatışması temelinde, her türlü gardını almış durumda. Bu arada düşman kabul ettiği Türkün, Müslümanın uyanmasını istemiyor.
Dinlerarası diyalog çalışması ile inanç planında, insanımıza dönük tahribat yapılmaktadır.
Onursal başkanlığını Fethullah Gülenin yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının tertiplediği etkinlikler bu anlamda dikkat çekicidir. Örneğin, Harranda, İstanbul ve Mardin Kasımiye Medresesindeki diyalog ve hoşgörü buluşmalarına bir bakalım. Dikkat edilirse, etkinlik için seçilen yerler tesadüf değil. Haçlı dünyasının, üzerinde özel hesabı olan yerler buralar. Asıl orijinal olan ise, verilen mesajlar. Üç dinin temsilcilerinin oluşturduğu korolar ilahi söylüyorlar. Dinî önderler havuz üzerine kurulan temsili sırat köprüsünden geçerek hâşâ, İslam tekzip edilerek milletimizin gözünün içine baka baka Müslüman olmanız şart değil mesajı veriliyor. Bu arada, değişik mahfiller tarafından yurdumuzda yoğun olarak yapılan sen Türk değilsin, seni Müslümanlaştırarak Türkleştirdiler Yani Müslüman değilsin, Türkte değilsin deyip, milleti parçalanmaya yönelik propagandayı hatırlatmak isterim. Buluşmaya katılanlara zeytin dalı uzatırken üzerlerinden güvercin uçuruluyor. Türk insanına bu mesajlarla ninni çalınırken, İslam coğrafyasındaki Müslümanlara dönük zulüm olabildiğince devam ediyor.
Dinlerarası diyalog çalışmalarında sıkça gördüğümüz bir başka isim, Tayyip Erdoğan.
Sayın Erdoğan, kendilerini dinlerarası diyalogun hükümeti olarak ifade ediyor. Gerek yurt içi gerek yurt dışı diyalog etkinliklerinde aktif olarak çalışıyor. Örnek verecek olursak, Tayyip beyin ve çok sayıda farklı dinin temsilcisinin katıldığı birinci Hatay Medeniyetler Buluşması gösterilebilir. Sayın Erdoğan, Antalya Belekte dinler bahçesi adı altında kilise havra açılışı yapıyor, Şanlıurfa Halepli bahçede kilise temeli atıyor.
Dinlerarası diyalogun amacı anlaşıldığı için, kılık değişikliğine gidilmektedir. Batı bu defa da siyasi görüntüsü ön plana çıkartılan, bir taktik çalışması olan, medeniyetler buluşması projesini ön plana çıkartmıştır.
Erdoğan, ABD'nin isteği doğrultusunda BOP projesi çerçevesinde 'Medeniyetler Buluşması' gibi girişimlere katılarak, eşbaşkanlık görevini üstleniyor. Bu görevi de İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte yürütüyor.
Gelinen nokta çok manidar. İslam coğrafyasına, BOP projesiyle güya ekonomik, sosyal refah; demokrasi ve insan haklarını getirecek olan ABD, yalnız Irakta 650 bin insanın ölümüne sebep oldu. Bu insanlık vahşeti, bütün dünyanın gözleri önünde cereyan etti. Kirletilen namuslar, öldürülen canlar, öksüz ve yetim kalan yavrular, hayvanlara bile reva görülmeyen aşağılayıcı işkenceler hep ABD tarafından gerçekleştirildi. AKP hükümeti ise bu vahşete ortak oldu. Çünkü savaşın tarafı olduğunu, bizzat sayın Gül açıklamıştı. Medeniyetler buluşması için ABDye giden Erdoğan, batıyı ve oyunlarını nasıl temize çıkarıyor. Irakta yaşanan vahşeti bir iç savaş olarak tanımlıyor. Erdoğan, Irak'ın komşularının, iç savaşı durdurmak için, ABD ile birlikte çalışması gerektiğini ifade ederek, Türkiye, İran, Suriye ve ABD'nin ikili ya da üçlü toplantılar yapabileceğini kaydediyor. Başbakan Erdoğan, Irak'ın bütün komşu ülkelerinin ABD ve BM ile birlikte görüş birliği içinde olması gerektiğini söyleyerek işgalin savunuculuğuna soyunmuştur.
Yaşanan hadiseler maskeleri düşürmektedir.
Aman Allahım bu nasıl bir aldatmaca. Hayır sayın Erdoğan, millet bu kadar kendini kaybetmedi. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Iraktaki ABD zulmünün bir iç savaş olduğu yalanı, bir suç üstüdür. ABD, İslam coğrafyasına işgalci olarak gelmiştir. Irakta akan kan, kaybedilen canlar, kirlenen namuslar kimin ürünüdür. Irakta dün olmayan bu ağır fatura, niçin bugün var. Zulmü yapan da, bu kavgaları çıkartıp, kardeşi kardeşe düşüren de ABDdir. Bu uğurda ABDyle beraber çalışmak, Busha eş başkan olmak ne kötü bir vaziyet ve akıbet. AKPye oy veren masum insanımız da dâhil, millet bu tarihi lekeyi demokratik yolla silip atacaktır.
Prof. Dr. Haydar Başın Mart 1984, İcmal dergisinde yaptığı tarihi tespiti hatırlatmak istiyorum. Bugün dünyada çeşitli maskelerle sürdürülen mücadele, gönüllerde saklanan inançların mücadelesidir. Geçen zaman ve gelişen olaylar bu tespitin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.