Füze kalkanı projesi ABD'nin yıldız savaşları projesi kapsamında kuruluyor. ABD Yıldız Savaşları projesine ilk kez 1983 yılında, Başkan Ronald Reagan döneminde başlamıştı. Bu projeyle, bir füze kalkanı oluşturularak ABD'nin ve dünyanın dört bir yanındaki ABD üslerinin füze saldırılarına karşı korunması planlanmıştı. Ve o günden bugüne Amerika, NATO ve dünyada konuşulan, Türkiye'nin ideal bir üs olacağı şeklindeydi. Sürecin gerekleri yerine getirildi ve Türkiye'nin kalkan olmasına ramak kaldı.
Görünüşte Sayın başbakan bir pazarlık içerisinde, bir takım koşullar öne sürüyor, esasta ise bir süreç devam ediyor. Seul de, ABD başkanı Obama ile baş başa görüşen Başbakan Erdoğan güya pazarlık için şartlar ileri sürüyor. Fakat Obama hakkında hassasiyetlerimiz noktasında farklı düşünceleri yok demekten de kendini alamıyor. Gelin başbakanın şartlarını gözden geçirelim; geçirelim de işin vahametinin altını çizelim.
Birinci koşul: Belli bir ülkeye yönelik olmamalı
Ortada bir füze kalkanı projesi var ve sayın başbakan belli bir ülkeye yönelik olmamalı diyor. Buna kargalar bile güler. Sanki tiyatro oynanıyor. Kamuoyunu manipüle etmek için toplum mühendisliği yaklaşımı bu söz. NATO konseptine kim uymuyorsa hedef bunlar olacaktır. Kim bunlar? hangi açıdan bakarsak bakalım bunlar Ortadoğu ülkeleridir yani İslam ülkeleridir.
İkinci koşul: Her şey NATO çerçevesinde olmalı
Zaten ABD'nin istediği bu. ABD tek başına hareket etmek istemiyor. Büyük Ortadoğu projesi kapsamında 22 İslam ülkesinin kontrolünü ve kaynaklarını eline geçirmek isteyen ABD bunu bir blokla birlikte yapmak istiyor. Irak'taki Amerika tecrübesi bu yaklaşımı daha da pekiştirmiş durumda. Türkiye bu kararıyla birlikte, saflarını iyiden iyiye netleştiriyor. Haçlı batının safında, genelde İslam âlemine özelde ise bizzat Türkiye'nin de içinde olduğu 22 İslam ülkesine karşı gerek savunma gerekse saldırı tezgâhı kuruluyor. Asıl aktör ABD olmasına rağmen, NATO şemsiyesi altında yapılmasının sebebi bir blok savaşı olduğunu da gösteriyor.
Üçüncü koşul: Nereye yerleştirileceği önemli
Sayın başbakan nereye yerleştirilecek derken, bir yanıltma içerisinde. Burada hangi ülkeye yerleşecek diye sormuyor, ülkemizin neresine yerleşecek diye kamuoyunun dikkatini dağıtmaya çalışıyor. Bir kere menzili 3000-5000 km olan bu füzeler yurdumuzun neresine yerleşirse yerleşsin aynı sonuç aynı kapıya çıkacaktır.
Dördüncü koşul: Butona kim basacak?
Düğmeye bugüne kadar kim bastıysa o irade basacaktır. Bağdat için butona basılma zamanlamasını unutmamak gerekir. Hatırlayın, sabah ezanı Bağdat semalarında yankılanırken saldırı başlamıştı, yine aynı el aynı zamanlamayı kullanacaktır. NATO aynı NATO, ülkemiz yönetimi aynı yönetim.
Beşinci koşul: Türkiyenin tamamını kapsamalı
Savunma, Türkiye'nin tamamını kapsamalı ifadesi bütün sorularımızın cevabını veriyor. Türkiye'nin bütününün saldırıya maruz kalacağının ikrarı vardır bunun içinde. Tekrarlıyorum, haçlı batının yanında İslam âleminin karşısında savunmaya ve saldırıya geçme pozisyonu alınmaktadır.
Savunma ve saldırı tehdidi hangi ülke veya ülkeleri kapsayacaktır. Füzelerin menziline baktığımızda savunulacak ülke İsrail; saldırı ise İran 'dan başkası değildir. Sayın Erdoğan'ın "One minute" çıkışının buna uygun icraatlerle desteklenmediği için bir tiyatro olduğunu defaten söylemiştik. Bu çıkışın sebepleri de böylece anlaşılmış olmaktadır.
Hükümetin ilk günden beri dillendirdiği "komşularla sıfır sorun" esaslı dış politik yaklaşımının da bir aldatmaca olduğu anlaşılmış oluyor. Batı adına icra edilen dış politikada verilen bunca tavizin adıymış meğer sıfır sorunlu politika. AB adına ABD adına yapılan bunca icraatten sonra şimdi de en yalın yaklaşımla "İsraili İrana kaşı korumak için AKP kalkanı kuruluyor"
Ey millet asıl oyun sana oynanıyor ne olur artık gör ve sana sahip çıkanlara sen da sahip çık. Artık varlık ve yoklukla karşı karşıya olduğunu idrak et.