GELECEĞİMİZ BU KARARDA GİZLİDİR
2000li yılların başında Avrupa Birliğine üyelik genel kabul gören bir akçeydi. Öyle ki, bilim adamları, siyaset adamları, finans çevreleri adeta kendi aralarında yarış halindeydi. Her biri ben daha çok ABciyim deme yarışına çıkmışlardı. Güya AB ile birlikte Avrupada serbest dolaşım hakkı elde edilecek, işsizlik ortadan kalkacak, insan hakları doya doya yaşanacak, kişi başına düşen milli gelir artacak gibi insanımızın hoşuna gidecek vaatler ortada gırla gidiyordu. Hatta yıllardan beri AB Hıristiyan kulübü diyen, milliyetçiliğe sarılan partiler bile tam bir ABci kesilmişlerdi.
O yıllarda bir tek Prof. Dr. Haydar Baş biz biz kaldığımız müddetçe bizi AB ye almazlar diyordu. Üstelik ABye girmenin Türk milletinin, Avrupanın çöplüğünde yok olacağı anlamına geldiğini ifade ederek, AB bizi değil, vatan topraklarımızı bizden istiyor diyordu.
Dışardan esen rüzgârların etkisi ile, ABci görüşün temsilcilerinden AKP seçimi alarak hükümeti kurdu. Hükümet ilk günden itibaren ABye yakın olabilmek için; bırakın üyeliği, müzakerelere başlayabilmek için her türlü tavizi vermekten çekinmedi. Aradan geçen 4 yıl içerisinde uygulanan dışa bağımlı politikalar acı meyvelerini vermeye başladı. Edirneden Karsa, yurt içinden yurt dışına kadar bütün vatandaşlarımız menfi gelişmelerden nasibini aldılar. Ekonomi dibe vurmuş, hane halkının alım gücü düşmüş, esnaf kepenk kapatmış, sanayi bitme noktasına gelmiş, çiftçinin feryadı ayyuka çıkmış durumda. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi anarşi ve ayrılıkçı terör yeniden hortlamış; yolsuzluklar aynı süratle artmaya devam etmiş vaziyette.
Bütün bu gelişmeler olurken hükümetten beklenen, milleten özür dilemek ve ABye üyelik sürecini durdurmak olmalıyken sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmektedir. Hükümet başını kuma soksa da, AB devletleri tek kurşun atmadan ülkemizi işgal yolunda adımlarını çok seri olarak atmaya devam ediyorlar. İşte son gelişmeler. Türkiyenin ne kadar kırmızı çizgisi varsa tek tek bunları devreden çıkartarak dışa karşı bizi savunmasız hale getirmek. İsviçre Ermeni soykırımını inkâr edenlere, yok böyle bir şey diyenlere bile tahammül edememekte bu kişilere hapis cezası vermektedir. Diğer Avrupa devletleri ise aynı hazırlıklar içerisindedir. Fransa ve Belçika şimdiden sıraya girdi bile. Aynı terane bir ABD tarafından gündeme getiriliyor, bir AB devletleri tarafından. Her defasında görüşmeler, tavizler derken, diğer taraftan sözde Ermeni soykırımı için kamuoyu oluşturuluyor. Türkiye ise hep savunmada. 5 bin yıllık devlet geleneğine sahip ülkemiz sanki de beyin sarsıntısı geçirdi. Siyasi irade bu gelişmeler karşısında bir karşı politika üretemiyor. Ülkemizin varlık ve birlik taşları her gün yerinden oynatılıyor.
Millet olarak kendi geleceğimize sahip çıkmak durumundayız. Bizi idare eden, ülkemizi yöneten, devletimizi yarınlara taşıyacak olan, milletimize hadim olacak olan bir iradeyi söz sahibi etmemiz gerekmektedir. Şimdi buna karar vermemiz gerekiyor, bu irade sahibi denenmiş olan ve gözünün önünü görmekten aciz olanlar mı olacak yoksa öngörüsü ile yıllar sonrasını görüp tedbir alan, proje üreten mi olacak. Geleceğimiz bu kararda gizlidir.