Haydar Baş hoca,epey yara alan devlet ve millet anlayışını orijinal eksenine oturtmuştur. Batının oyunlarla bozduğu Türk’ün lider anlayışını yeniden canlandırmıştır.
Devleti “milli ve sosyal” olarak yeniden tanımladı. Devletimizin kimliğini yeniden ortaya koydu.
Bakın bunu tarihi örneklerle anlatalım:
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, Oğuz Kağan atamızın bir peygamber olabileceğini, Kuran'da adı geçen Zülkarneyn olabileceğini sıkça zikrederdi. Oğuz Kağan’ın ideallerini proje haline getirdi. Oğuz Kağan’ın ifade ettiği “Türk Oğuz beyleri! Milletim; işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça, senin ilini ve töreni kim bozabilir?” aynı tavrı hocamızın kararlıduruşunda gördük.
Yine Oğuz Kağan’ın "Türk yurdunda fakirlik suç sayılsın" sözünü gerçekleştirecek olan “Milli Ekonomi Modeli” ile ekonomiye yeni bir tanım getirdi. Kapitalizm ve emperyalizm çarkları arasında ezilen insanlık için kurtarıcı bir çığır açtı. İş ve aş kapısını sonuna kadar açan bu model dünyanın muhtelif ülkelerinde uygulanmaktadır.
1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile maddi fethin yapıldığını, manevi fütühatın ise Ehl-i Beyt soyundan gelen Hacı Bektaş-ı Veli ve alperenler eliyle gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Hünkâr Hacı Bektaş’ı Veli’nin Anadolu topraklarında yaşayan azınlıkları Müslüman ederek, Türkleştirdiğini ortaya koydu. Hacı Bektâş-ı Veli'nin mayası ile Müslüman Türk'ün medeniyet, kültür, siyaset, maneviyat anlayışını ortaya koymuştur. Günümüzde yaşanan millet birliğinin, dağılma sürecinin dermanının Hünkârın nefesi ile misyonu ile olacağının altını çizmiştir.
Bakın Atatürk'ü nasıl tanıttı Haydar hoca:
Atatürk, Nutuk’ta bizzat kendi beyanı ile Kutb’ul-Aktab olduğunu yazmaktadır.
Atatürk, İmam Rıza’nın soyundan gelen bir babanın; dedesi şeyhülislam olan bir annenin evladıdır. Hacı Bektaş’ın evladı, Ehl-i Beyt soyundan gelen bir lider var karşımızda.İşte Türk'ün lider anlayışı tam da budur.
Kurtuluş Savaşı’nı Hacı Bektaş dergâhında, “evladını önüme aldım savaşa gidiyorum, beni mahcup eyleme” duası ile başlatan bir komutanı…
Kurtuluş Savaşı döneminde Şeyh Senusi, Hz. Peygamberimizin kendisine sol elini öptürdüğünü, sağ elinin ise Ankara’da bulunan Mustafa Kemal'in üzerinde olduğunu, rüyasında görmüştür.
Bazıları dindar Atatürk'ten son derece rahatsız oldu. Kimdi bunlar Haydar hoca bunu da deşifre etti. Atatürk'ün bir İslam büyüğü olması sadece dinsizleri rahatsız eder bunu azınlık ruhu taşıyanlar reddedebilir, yoksa Müslüman Türk milleti bizim vesilemizle tanıştığı dindar Atatürk için, Hoş Geldin Atatürk demektedir, demiştir.
Haydar Baş Hoca bir Allah adamıydı. Bütün ömrünü O’na layık bir kul olmak için geçirdi. O bir dava adamıydı. O bir mücadele insanıydı. O duygu ve düşüncelerini, tespitlerini kütüphane çapında eserlerini insanlık âlemi ile paylaştı.
Her kaleme aldığı eser sahasında kronikleşmiş sorunları çözdü, çatışmaları kardeşliğe çevirdi. İnsanımız adına, milletimiz adına, devletimiz adına, dini anlayışımız adına sarf ettiği her emek gün geçtikçe serpildi. Her biri koca bir çınar haline geldi.
Haydar hoca, Türklerin tarih boyunca Asekirullah olduğunu hatırlatırdı. Bizi biz yapan değerin"Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün teminatıdır" olduğu tespitini yaptılar.
Türk’ün tarihine baktığımızda bunu net olarak görürüz. Hep kritik zaman dilimlerinde seçilmiş lider şahsiyetlerin geldiğini gördük. Oğuz Kağan, Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Atatürk ve Haydar Baş, dini ve milli bütünlüğü şahıslarında yaşamış, milli kültür haline getirmiş, devleti şekillendirmişlerdir.
Yazılacak, konuşulacak o kadar çok konu var ki, inşallah bunlar zaman içinde gündem olacak. Haydar Baş’ı tanıdıkça daha çok istifade edeceğiz, fakat diğer taraftan o yaşıyorken kıymetini ne kadar az bildiğimizi idrak edip üzüleceğiz.
Haydar Baş Hocamızı, tekrar rahmet ve minnetle anıyoruz.