Türkiye çok ilginç bir ülke. Kendinden habersiz bir milletiz. Sahip olduğu değerleri bilmeyen veya kendisine bildirilmeyen bir yapımız var. İnsani özelliklerinden tutunda; coğrafi konumuna, yer altı ve yer üstü zenginliklerine kadar anlatmakla bitirilemeyecek kadar güzellikler hep bizim ülkemizde. Bir şeyin kıymeti onun yokluğunda anlaşılır. Vatan topraklarından bir süreliğine ayrıldığınızda ne demek istediğimiz hemen anlaşılacaktır.
Geçmişte Avrupa Birliğinde ki batılı bir Parlamenter ne demişti; Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir. İşte bu itiraf batılının bize uyguladığı temel politikasını yansıtıyor.
Bir iki örnekle konuyu hülasa edelim.
Küresel ısınmanın da etkisiyle dünya çapında yaşanan kuraklık her geçen gün suyun kıymetini daha çok arttırıyor. Son dönemde yabancıların dikkati su kaynaklarımıza doğru yoğunlaşmaya başladı. Başta AB, su kaynaklarımıza açıkça göz dikti bile. Fırat-Dicle havzalarının kullanımında denetim yetkisi isteyerek, Ortadoğu'da suyun vanasını elimizden alıp, kendi elinde tutmayı hesaplıyor. Yalnız suyumuzun kullanımını elimizden almak değil, aynı zamanda suyu bir ayrılık unsuru gibi kullanmak da istiyorlar. Bölge insanını tahrik etmek ve sınır komşularımızla aramızı açmak istemektedirler.
Gelelim yer altı zenginliklerimizden sadece biri olan bor madenine. Türkiye, dünya bor rezervinin yüzde 70`ine sahip. Ülkemiz bor madenini değerlendirme konusunda pasifliğini sürdürürken, uluslararası büyük şirketler bir taraftan borla ilgili yatırımlarını yapıyor diğer taraftan da kaynaklarımızı ele geçirmeye çalışıyorlar. Borun yüzlerce kullanım alanı bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de otomotiv sektöründe petrole alternatif bir enerji kaynağı olmasıdır. Son zamanlarda dünyada arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu anlaşılmıştır. Amerikan Millenium Cell (MC) ve stratejik ortağı Daimler-Chrysler (DC), borla çalışan seri araba üretimine geçtiler bile.
Böylesi kıymetli ve stratejik bir ülke, elbette yabancılar tarafından rahat bırakılmayacaktır. Ülkemizde yaşanan anarşi ve terör hadiselerini analiz ederken yaşanan bunalımın sahip olduğumuz doğal zenginliklerin elimizden alınma operasyonu olduğu hiç unutulmamalıdır. Suyun, petrolün ve daha nice zenginliklerin güneydoğu Anadolu bölgemizde olması ile anarşinin bu bölgede yoğunlaşmış olması bir tesadüf değildir. O halde teşhisi doğru koyduktan sonra tedaviyi de doğru yapmalıdır. Sapla samanı ayırmak, bütün vatandaşlarımıza anne sevgisi ve baba güveni ile sahip çıkmak gerekir. Oluşan güven ortamında ise sorunlarının temel sebeplerini anlatmak ikna etmek gerekir.
Bu konuda mutlaka milli politikalar üretilmelidir. Prof. Dr. Haydar Baş beye ait olan Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi mutlaka değerlendirilmelidir. Bir tek vatandaşlık maaşı bile ülkemiz insanını devlete yar edecektir. Devlet millet kaynaşmasını temin edecek; tek bilek tek yürek edecektir.
Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi