Sabah elime gazeteyi alıyorum. İlk sayfada yer alan iki tane
ekonomi haberi:
“Çarşı pazar yangın
yeri”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar:
"Bunu açıkça
ortaya koymak lazım. Diğer krizlerde insanlarımız ucuz et bulabildiler. Ucuz
meyve-sebze bulabildiler. Ucuz ekmeğe ulaşabildiler. O dönemlerde et,
sebze-meyve, ekmek gibi temel gıda ürünleri ucuzdu. Türkiye bu krizleri böylece
aştı. Buzdolabı ihtiyaçlarını ertelediler, elbise ihtiyaçlarını, araba
ihtiyaçlarını ertelediler ancak çoluk çocuklarının karnını doyurabildiler.
Çünkü et ucuzdu, meyve-sebze ucuzdu, ekmek ucuzdu. Böylece karınlarını
doyurabildiler. Şimdi bu krizin bir farklı tarafı var. Bu krizde et pahalı,
meyve-sebze pahalı, ekmek pahalı. Şimdi pazar alev gibi yanıyor. İnsanlarımız
karınlarını doyuramıyor.” demiş.
“Üretici de ağlıyor
tüketici de”
Kış için ektiği son patateslerin hasadını yapan patates
üreticisi Mustafa Abacı, maliyetlerin yüzde 200 arttığını belirtmiş. Abacı, "Yaz patatesinde parası yani dayanma
gücü olan ekim yapabildi. Mutlaka ekim yapıldı; ama 2000'li yıllardaki
seviyenin çok gerisinde. Bunun başlıca sebebi maliyetler. Bir dönüm patatesin
maliyeti yüzde 200'e yakın arttı. Mazotu, gübresi, tohumu, ilacı derken
maliyetler inanılmaz arttı. Eskiden tohum veresiye alınabilirken şimdi ekonomik
kriz ile birlikte tohum da peşin para alınabiliyor.” şeklinde konuşmuş.
Ülke olarak içinde bulunduğumuz durumu anlatmak için yan
yana gazetelerde yer bulan bu iki haberi okumak yeter herhalde.
Ağlanacak halimiz olduğu kesin, kesin de. Ağlasam mı gülsem
mi şaşırdım. Yanlış anlamayın, ben de bu ülkede yaşıyorum. Tüm vatandaşlar
gibi, bırakın acil olmayan harcamaları, acil harcamalarımı bile azaltarak, gün
geçirmeye çalışanlardanım ben de!
Ama neden gülmek dedim, biliyor musunuz?
Önce size Mesnevi’den bir hikaye anlatayım:
Bir ustanın şaşı bir
çırağı vardı. Usta bir gün çırağına;
−Bizim eve git. Rafta
duran bir şişe var. Onu al gel, dedi.
Şaşı çırak, eve gitti.
Ustasının söylediği rafa yaklaştı. Rafa dikkatlice bakınca iki şişe gördü.
Hemen ustasının yanına
dönüp;
−Ustacığım! Rafta iki
şişe var. Hangi şişeyi istiyorsun, hangisini getireyim? diye sordu.
Ustası:
−O rafta sadece bir
şişe olması lazım, dediyse de, şaşı çırak;
−Ustacığım, bana boş
yere kızma. Ben gördüm, rafta iki şişe var. Sen hangisini getirmemi istiyorsun,
onu söyle, dedi.
Usta, çırağının
kendisini anlamadığını fark etti:
−Sen madem ki orada
iki şişe var diye inat ediyorsun. Hemen eve git raftaki o şişelerden birini
kır, diğerini al bana getir, dedi.
Şaşı çırak tekrar eve
döndü. Rafa yaklaştı. Şişelerden birini kırdı. O anda diğer şişenin
kaybolduğunu gördü.
Şimdi söyleyin bana. Vatandaş olarak halimiz bu şaşı
çıraktan farklı mı?
Bakınız bir haber daha:
“AKP-CHP İttifakı”
CHP ile AKP'nin ittifak edeceği artık herkes tarafından
dillendiriliyor. Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye İttifakı diye ifade ettiği
söylemin arka planında dönen gerçeklerin bu olduğu söyleniyor. Yusuf Karaca’nın
köşesinde ifade ettiği gibi “kapitalizm
ittifakı”
Aslında buna şaşırılacak bir şey yok. AKP, Kemal Derviş’in
başlattığı ekonomik uygulamaları devam ettirmiyor mu? Hiçbirinin birbirinden
farkı yok ki!
Bir yanda kapitalizm ittifakı, bir yanda Prof. Dr. Haydar
Baş.
Yıllardan beri;
- “Türkiye’deki enflasyonun sebebi maliyet enflasyonudur,
maliyetler düşürülmedikçe enflasyon düşmez” diyen;
- “Faizli borç ile alınan para yerine Milli para” diyen;
- “Belli bir düzeyden düşük gelir sahibi olanlardan vergi
alınmayarak tüketici korunmalıdır” diyen
- “Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının
sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi; ve yine ülkelerin gerektiğinde her
türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasının yanı sıra iç ve dış
harcamalarını borçlanmadan temin edebilmesinin formülüdür. Bu yönüyle Milli
Ekonomi Modeli, ülkelerin ve milletlerin kalkınmasının ve ekonomik
bağımsızlığının tek yoludur.” diyen Prof. Haydar Baş’a kulak vermeyip
kapitalizme hizmet eden parti ve siyasetçileri desteklemekle şaşı çırağın
yaptığı inat aynı şey değil mi?
Prof. Dr. Haydar Baş, yıllar öncesinden öngörmedi mi?
İnsanlığın liberal–kapitalizm ve globalizm ile kıyamete
doğru sürüklendiğine dikkat çekmedi mi?
Oluşan ekonomik krizlerin; tüketicinin gücünün bitirilmesi
sonucu ortaya çıkan bir kriz olduğunu ifade ederek; kapitalist sistemin
çökmekte olduğunu tüm dünyaya çok öncesinden deklare etmedi mi?
Yalnız sorunu tespit etmekle kalmamış; çözümü de ortaya
koymadı mı?
Küresel krizin temel nedenlerinden birisi dünyada para ve kaynakların
belirli bir azınlığın elinde tekelleşmesi, bu azınlığın dünyaya hükmetme
ihtirasıyla, oturduğu yerden parayla para kazanma yöntemleriyle geniş halk
kitlelerini sömürmesi diyerek “MİLLİ PARA” nın tanımını yapıp,
ekonomi literatürüne kazandırmadı mı?
Şimdi tekrar soruyorum.
Ağlanacak halimize ağlasam mı gülsem mi?
Dr. Öğr. Üyesi Ali Bestami Kepekçi / 27.04.2019