Cumhuriyet tarihinin en bunalımlı günlerini yaşıyoruz ülkemiz, siyasi, ekonomik, kültürel, hukuki anlamda tam bir kuşatılmışlık yaşıyor. Dış politikada ABD- ABnin, İç politikada işbirlikçilerin, ekonomide İMFnin, istihbaratta CIA ve MOSSADın, dini meselelerde de Vatikanın tahrik ve oyunlarıyla ülkemiz kaos ortamına doğru sürükleniyor.
Doğu ve Güney Doğudaki ve de büyük şehirlerdeki terörist faaliyetleri kamuoyu tarafından tedirgin gözlerle izleniyor. İnsanlarımız ekonomik olarak yarınından ümidini kesmiş, günü nasıl kurtarırımın hesabını yapıyor?
Esnafımız siftahsız dükkân kapatıyor. Çiftçilerimiz ellerindeki araziyi eksem mi zarar etsem, ekmesem mi zarar etsem diye tercih konusunda endişeli. Geçenlerde Kilisin bir köyüne gitmiştik. Köyün Muhtarı Bilal Kiya, 400 dönüm arazisini ekmeyeceğini söyledi. Nedenini sorduğumuzda, Masrafını çıkartmıyor, emeğimizin karşılığını alamıyoruz, mazot ve gübre fiyatları almış başını gidiyor. Yetişemiyoruz ki dedi. Bilal Kiya, Kime Hızır diye yapıştıksa Hınzır çıktı. Artık ümidimizi yitirmeye başladık. Köyde vatandaş, perişan durumdadır. Gençlerimiz iş bulmak için büyük memleketlere göç ediyor. Ne olacak bu halimiz diye dert yandı.
Ben de kendisine bu sıkıntı ülkenin her tarafında yaşanıyor. Nereye giderseniz gidin durum aynı, işim gereği her hafta Çukurovaya giderim. Narenciye bahçelerinde ürünlerin yarısından fazlası ağaçlarda kaldı. Bahçe sahipleri, ağaçların üstündeki mandalina ve portakalı işçi masrafını çıkartamadığından toplayamıyor. Bu ürünleri toplama karşılığında bedava veriyor alan yok, dedim.
Orta halli vatandaşlar, süratle alt tabakaya düşüyor. Açlık sınırının altında yaşıyor. Hukuki olarak hak haklının değil kuvvetlinin olmuştur. Kültürel olarak da millet kendi kendinden uzaklaşır oldu. Geçim sıkıntı, milleti kendi değer yargılarına olan hassasiyeti köreltti.
Devletin ve milletin malı olan KİTler küresel sermayeye peşkeş çekiliyor. Yeraltı kaynakları kullanılamıyor. Devletin bütün geliri, vergi geliri olmuş, halk vergiden bunalmıştır. İşsizlik çığ gibi büyüyor. Aydın geçinenler, çözümün yabancı güçlere bağlanmakta olduğunu söylüyorlar.
İMF ekonominin başına geçmiş, Duyunu Umumiye gibi toplanan paralardan önce kendi alacağını alıyor. İç ve dış borç toplamı 400 milyar doları aşmış, bu borçlara ödenen yıllık faiz 120 katrilyon civarında. Devletimiz ve milletimiz farkında olsa da olmasa da tam bir iflas halini yaşıyor.
Ama ümidimiz var. Şimdi bu milletin içinden pusulasını milletin milli ve manevi değerlerine çevirmiş, kültürünü, tarihini, inancını ve değer yargılarını çok iyi bilen ve bu değer yargılarıyla yetişen, ilim, fikir ve gönül adamı Prof. Dr. Haydar Baş ortaya çıkıyor. Demir çarıklarıyla diyar diyar gezip, ezilmişliğe, fakirliğe, sömürüye ve mandacılığa hayır diyerek emperyalizme karşı çıkıyor.
Karşı çıkmakla kalmayıp, bu milletin özüne, kültürüne, tarihine inancına uygun ekonomik modeli; Milli Ekonomi Modelini ilmi bir tez ile kitap haline getiriyor. Üretim ve tüketim merkezli, denge analizi kuruyor. Birçok ülkede yüzlerce bilim adamı, modelin mükemmelliğini konuşup konferanslar düzenliyorlar
Ben de bu kitabı okudum. İnanıyorum ki bu model sadece ülkemizde değil bütün dünyada ezilen, sömürülen milletlerinde kurtulacağı model olacaktır. İyi ki varsın Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeliniz milletimize, vatanımıza ve bütün insanlığa hayırlı olsun.
Mehmet İnekçioğlu