10 Kasım Atatürkün ölümünün 68. yıl dönümü. Aynı zamanda bu hafta Atatürkü Anma ve Atatürk Haftası Her yıl devletin ve sivil toplum örgütlerinin çeşitli etkinliklerle yâd ettikleri Atatürk, birçok yönleri ile anlatılır. Bir milletin ecdadına ve tarihine sahip çıkıp ondan dersler alması kadar isabetli bir faaliyet olamaz. Çünkü geçmişini bilmeyen milletler geleceklerine yön veremezler.
Toplumda Atatürke sahip çıkanlar olduğu kadar, Ona karşı çıkanlarda olmuştur. Bunun temelinde, Atatürkü anlamak ve anlatmaktaki yanlışlık yatmaktadır. Atatürke sahip çıkan bazı kimseler, Atatürkü kendi ideolojileri istikametinde, milletin değer yargılarına ters bir yorumla Atatürkü anlatmışlardır. Bundan dolayı Atatürkçü olmayı dine karşı olmakla özdeşleştirmişlerdir. Dolayısıyla halka sanki Atatürk dine karşıymış gibi aktarılmıştır. Karşı çıkanlar ise, Atatürkü milletin manevi değerlerine düşmanmış gibi lanse ederek anlatmışlardır Hatta dindar olmak Atatürke karşı olmayı gerektirir, mantığı işlenmiştir. Bundan dolayı toplumun belli kesimlerinde Atatürke karşı tepki oluşmuştur. Her iki anlayışta yanlıştır, bu anlayışların arkasında milleti Atasından ayırmak isteyen yabancı güçler vardır. Bu güçler milletin birlik ve beraberliğini bozarak Atatürkü sevenler ve sevmeyenler diye ayırım yapmaktadırlar
Atatürk kimdir? Atatürk beş bin yıllık Türk tarihinin, özgürlük ve bağımsızlık meşalesidir. Atatürk, egemenlik ve himayeyi kabul etmeyen, istiklal mücadelesinin sönmez meşalesidir. Atatürk, milletin içinde bulunduğu fakrı zaruretten kurtulmanın çaresini batılılarda değil, milletin azim ve kararlılığında arayan bir liderdir. Atatürk, milliyetçidir, ancak bu milliyetçilik ırkı anlamda değil, kültürel anlamdadır. Onun için onuncu yıl nutkunda Gazi, Ne mutlu Türküm diyene demiştir. Atatürk, dindardır, imanlıdır. Ancak onun imanı, fundamantalist anlayışta değildir. Nedir fundamantalist? Dini siyasi bir hedefe ulaşmak için veya bir millete tahakküm aracı olarak kullanmaktır. Fundamantalizmde din siyasete hizmet eder, hâlbuki İslamda siyaset dine hizmet eder.
Peki, Atatürkü kimler sever kimler sevmez? İçinde vatan sevgisi, bağımsızlık ruhu, milletin bekası, hür yaşama sevdası, canı, malı, namusu mukaddes sayan anlayış Atatürkü sever.
20. yüzyılın başlarında Osmanlı parçalanmış, memleketin her tarafı bugünkü AB üyesi ülkeler tarafından, yani batılı yamyamlar, medeni dediğimiz tek dişi kalmış canavarlar tarafından bir fiil işgal edilerek bağımsızlığı elinden alınmıştır. Beş bin yıllık geçmişi olan ve tarihin her döneminde hür ve bağımsız yaşamış bu milleti esir ettik dedikleri bir sırada, milletin bağımsızlık ruhunun temsilcisi olan, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Kuva-i Milliye ruhuyla istiklal mücadelesini başlatmıştır.
Kuva-i Milliye ruhunun ve mücadelesinin Atatürkte oluşmasında Kilisimizin uyanıklığı çok etkili olmuştur.28 Ekim 1915 yılında Halep üzerinden Kilise gelen Atatürkü yolda çeteler çevirir ve kimlik sorar. O dönemde İngilizlerin Kilisi işgale geleceğini öğrenen Kilisliler çeteler kurarak İngilizlere karşı mukavemet birliği oluştururlar. Atatürk bu uyanıklık karşısında hayrete düşer ve şu sözleri söyler: İlk defa ayak bastığım bu Türk şehrindeki uyanıklığa cidden hayran kaldım. Ve bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun Aziz Kilisliler! Bu ruhla Kiliste başlayan milli kurtuluş mücadelesi bütün yurdu sarıyor.
Atatürk 1919 yılında Samsuna milleti örgütlemek için ayak basıyor ve milli mücadele başlıyor. İlk önce Amasya da yapılan toplantı sonucu Amasya tamimini yayınlayarak Milli mücadelenin mantığını ortaya koyuyor. Atatürkün Amasya Tamimindeki "Milleti, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır" sözü ne kadar da manidardır. O yıllarda bugün olduğu gibi mandacı zihniyet kurtuluşu başka milletlere bağlı olmakta arıyorlardı. Bu anlayışa karşı çıkan M. Kemal ATATÜRK Hayır manda ve himaye kabul edilemez ya istiklal ya ölüm parolasıyla milli mücadeleyi başlatıyor. Millet akın akın Kuva-i Milliye saflarında yerlerini alırken, o dönemde İngilizler tarafından İstanbulda kurulan bir cemiyette bastırılan ve altından şimdiki diyalogcuların başının da imzası bulunan Kuva-i Milliyeye Katılmayın bildirileri Anadolunun her tarafına dağıtılıyor.
İşte Anadolu üzerinde hesabı olan batılı yamyamlar ve onun yerli uzantıları Atatürkü ve Kuva-i Milliye ruhunu hazmedemeyip, zaman zaman din adına Atatürk düşmanlığını körüklediler. Hâlbuki Atatürk bağımsızlık benim karakterimdir diyerek, bu milletin esir yaşayamayacağını haykırmıştır. Peki, Bağımsızlık nedir? Bağımsızlık can emniyetidir, mal emniyetidir, namus emniyetidir, din ve vicdan emniyetidir, vatan emniyetidir, izzettir, şereftir, haysiyettir. Vatanı olmayan insanın dini hayatı nasıl olur?
Bundan dolayı Atatürk bu millete çok büyük hizmetlerde bulunmuş Müslüman Türk milletine bir vatan ve devlet kazandırmıştır. Ona dinsiz deyip eleştirenlere hatırlatmak isterim. Elmalılı Hamdi Yazıra Kur-an tefsirini yazdıran Atatürktür. Heybeliada Ruhban Okulunu kapatan Atatürktür. Ölümüne kadar Ayasofya Camisinin ibadete açık kalmasında etken yine Atatürktür. Mübadele yoluyla Türkiyeyi Ermeni ve Rumlardan temizleyen Atatürktür. 1928 yılında Bursa Robert Kolejinde üç Türk kızı Hıristiyan oldu diye, Bakanlar Kurulu Kararı ile okulu kapatan yine Atatürktür.
Şimdi ise kendini topluma dindar diye tanıtanlara bakalım. AB uyum yasaları ile 40 bin kilise evi açtılar. 45 binin üzerinde Müslüman genç Hıristiyan oldu. Bana kalırsa, 24 saatte Heybeliada Ruhban Okulunu açarım diyen Milli Eğitim Bakanımız var. Nüfus kâğıtlarından dini İslam ibaresin kaldırdılar Dinler arası diyalog Cumhuriyet Hükümetinin misyonu haline geldi Oysa dinler arası diyalog merkezi Vatikanda bulunan Papalık Konseyi misyonunun organize ettiği, misyonerlik hareketidir ve hedefi Müslüman Türk milletini Hıristiyan yapmaktır. Aslında Türklerin Hıristiyan olması onlar için hiçte önemli değil dinler arası diyalog siyasi bir harekettir. Bu yolla direnci kırılan Türk milletinin vatanını elinden almanın adıdır dinler arası diyalog. Çıkartılan yabancıların mülk edinme yasası ve çıkartılacak vakıflar yasası ile azınlıklar yasası SEVR anlaşmasının yeniden uygulanmasıdır. Şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarını Rumlara, Ermenilere, Almanlara, Fransızlara, İngilizlere ve tüm Hıristiyan ülkelerine satışa çıkartan sözde dindar kabineden oluşan bir hükümet. Sözü fazla uzatmayalım. Daha neler var neler! Şimdi varın Atatürkle şimdikilerin arasındaki mukayeseyi siz yapın!
Mehmet İNEKÇİOĞLU