Çukurova da bir esnaf arkadaşın bürosunda sohbet ederken, duvardaki bizim kârımız başkalarının zararı üzerine kurulmamıştır yazısı dikkatimi çekti. Sordum, hacı efendi bu yazıda ne demek istediniz? Hacı efendi cevap verdi biz kâr ederken başkalarının zararını kabul edemeyiz. Cevap çok hoşuma gitti konu üzerine sohbetimiz devam etti ve biz başladık konuşmaya.
Dedim; hacı efendi bakın sizin her biri 50 belki de 70 bakkal büyüklüğünde beş tane marketler zinciriniz var. Uygulanan liberal ekonomi gereği rekabet neticesinde en az 150-200 bakkalı piyasadan sildiniz. Sizin varlığınız küçük esnafı bitirdi ve bu esnaflar uygulanan liberal kapitalist ekonomi neticesinde zarara uğradılar, yani siz belki de farkında olmadan bilmeyerek başkalarının zararına vesile oldunuz.
Burada ben sizi suçlamıyorum siz sistemin gereğini yapıyorsunuz ama bu savunduğunuz ve getirim elde ettiğiniz sistemin İslam la uzaktan yakından alakası yok.
Kapitalist- liberal ekonomide kazan kazan mantığı vardır yani birilerinin kazancı başkalarının zararına bağlıdır. Eğer siz kazanacaksanız sizin altınızda olanların muhakkak zarar etmesi lazımdır ki siz kazanasınız.
Küresel manada buna bir örnek verelim. Bankacılar birliği genel başkanı Tahsin özince 2009 yılında Türkiyedeki bankalar % 68 kâr etmiştir. Türk ekonomisi gayet sağlıklıdır diye gazetelere beyan verdi. Yazıyı gazetede okuyunca eyvah eğer 2009 yılında bankalar %68 kar etmişse millet ve devlet %68 zarar etmiştir; çünkü bankalar tefeci kuruluşlardır devlete ve millete faiziyle para satarlar eğer bankalar kazanmışsa devlet ve millet zarar etmiştir.
Bizim inancımızda kültürümüzde geleneğimizde zarar eden olmaz bizde herkes kazanır. Şu misali hep duymuşsunuzdur, Fatih Sultan Mehmet, zamanın da tebdili kıyafetle çarşıya çıkar bir bakkaldan mesela bir okka pirinç ister ve alır, bir okkada fasulye ister bakkal, efendi ben siftah ettim fasulyeyi de komşumdan al der. Komşusundan bir okka fasulye alan fatih bir okkada nohut ister bakkal ben siftah ettim nohudu da komşumdan al der böyle böyle üç beş dükkâna uğrar hepsinin cevabı aynı ben kazandım komşumda kazansın.
Bu anlayışın Prof. Dr. Haydar BAŞın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projesi ile devletin ekonomi sistemine uyarlandığını düşünün bu sistemde zarar eden olmaz herkes kazanır, sadece kan emici tefeciler hariç
Şimdi öyle bir düzen ki üzüm üreticisi zarar ediyor tekeli satın alan amerikan şirketi ve onun taşeron kuruluşları kâr ediyor. Bakkal amca gibi küçük esnaf zarar ediyor BİM gibi REAL gibi METRO gibi yabancı ortaklı küresel gros marketler kâr ediyor. Hayvancılıkla uğraşan küçük vatandaş zarar ediyor hayvancılık ölüyor hayvancılık vatandaştan çıkıp ta ithalatçı firmaların eline geçince yabancı destekli ithalatçı firmalar ve yandaş taşeron kuruluşlar kar ediyor. Uygulanan tarım politikasıyla ziraatçı zarar ediyor kurulan tahıl borsasıyla ithalatçı yerli yabancı ortaklar kâr ediyor.
Yani beyler siz hep kazanıyorsunuz biz hep zarar ediyoruz ve bizi yeşil karta muhtaç hale getiriyorsunuz. Bu zararda kul hakkına tecavüz vardır günün şartlarına göre her emeğin ve her üretimin bir değeri ve hakkı vardır eğer bu üretim ve emek hakkını bulmuyorsa burada sömürü vardır. Her kim gerek fert bazında gerekse toplum bazında birilerini sömürürse kul hakkını gasp etmiş olur ve bunun hesabını Allaha veremez hak sahibi hakkından vazgeçmedikçe Allah o haktan vazgeçmez.
Zaten İslam sömürüyü temelden reddeder. Kapitalizm, liberalizm, sosyalizm gibi ekonomi sistemlerini Müslümanın kabul etmesi benimsemesi demek sömürüye evet demektir sömürüye evet deyeninde hesap gününde vay haline.
Mehmet İNEKÇİOĞLU