Halk arasında şöyle bir atasözü vardır derler ki borç yiğidin kamçısıdır doğrudur atalarımız ne söylemişse yerinde söylemiştir ancak bu atasözünün ne maksatla söylendiğini biraz açalım. Zaman içerisinde insanımız mal mülk edinmek için elindeki birikimini verip bir miktarda borçlanarak kısa bir süreliğine sıkıntı çeker bu süre iki, üç veya beş ay olabilir. Bu sürede kişi daha fazla çalışıp didinerek yemesinden içmesinden giymesinden dişinden tırnağından arttırıp borcunu öder bu normaldir çünkü neticede mal mülk sahibi olacaktır. Eğer atasözü bu manada söylenmişse eyvallah borç yiğidin kamçısıdır bir diyeceğimiz yoktur.
Yok, eğer bu gün olduğu gibi ömrünün sonuna kadar borçla yaşa hayatını hep borçlanarak devam ettir manasına söylemişse yalan veya yanlış söylenmiştir. Bu sözü söyleyenin ya hiç borcu olmamıştır ya da borcun yiğit üzerindeki tahribatını bilmemektedir. Bu kişinin evine hiç haciz memuru gitmemiştir, ayın birinde ev sahibi kapıya gelmemiştir, bakkala, kasapa, fırıncıya, manava, eczacıya hiç borcu olmamıştır, alacaklı kapıyı çaldığında çocuğuna babam evde yok de dememiştir bu kişi borçlunun halinden ne anlar buna borç kamçısıyla vuran hiç olmamıştır.Borç insanın huzurunu kaçırır, psikolojisini alt üst eder, sağlığını bozar, saçını sakalını ağartır, dişini döker, belini büker, anasını ağlatır kısacası borç yiğidin ömrünü yer bitirir.
Geçenlerde sayın başbakan R.T Erdoğan bir konuşmasında Türkiyenin borçlanmasından bahisle borç yiğidin kamçısıdır biz borçtan korkmayız bizim borcumuz leblebi, çekirdek, çerezdir dedi. Başbakan niye borçtan korksun nasıl olsa borçları kendisi ödemiyor ki. Hükümetin yabancı ülkelerden ve bankalardan aldığı borç paraları millet vergileri ile ödüyor.
Devlete borç para veren kuruluşlar (küresel şirketler) adına faaliyet gösteren tefeci İMF ekonominin başına geçmiş toplanan vergilerden önce kendi alacağını tahsil ediyor.
Yetmeyince İMF icra direktörü vasıtası ile hükümete direktifler vererek asgari ücreti şu kadar yapacaksın, falan kuruluşları satacaksın, memura %2 den fazla vermeyeceksin, öğretmenin aldığı maaş çok fazla indirime gideceksin, emeklinin maaşını arttırmayacaksın, tarım ve hayvancılığı desteklemeyeceksin, faiz dışı fazlaya devam edip benim alacağımı garanti altına alacaksın diyor. Hükümet bu direktiflere boyun eğip İMF politikalarını aynen uyguluyor. Neticede uygulanan İMF politikalarının mağduru top yekûn millet oluyor
Hükümet bırakın borçları ödemeyi aldığı borçların faizini ödemek için yeniden faizli borç para alıyor. Maliye bakanı Unakıtan bütçe açığının %80 ni faiz ödemeleri oluşturuyor diyor. Türkiyenin iç ve dış borç toplamı 500 milyar doları bulmuştur, nüfusumuzun 72 milyon olduğu göz önüne alınırsa kişi başına düşen ortalama ulusal borç 7000 dolardır, doğan her çocuk 7000 dolar borçla doğuyor.
İçerisinde üniversite mezunlarının da bulunduğu milyonlarca insanın asgari ücretle iş bulamadığı ülkemizde farz edelim asgari ücretle iş buldunuz 435 ytl maaş alıyorsunuz. Beş kişilik ailenin toplam ulusal borcu 35000 dolardır, siz 435 ytl maaşla hem geçinecek hem de sizin payınıza düşen ulusal borcunuzu ödeyeceksiniz zor dostum zor bu borcu bu şekilde bin yıl ömrünüz olsa ödeyemezsiniz.
Geçenlerde gazeteler Türkiyedeki bankaların bireysel ve kurumsal olarak Eylül 2007 sonu itibariyle toplam 32 milyon 326 bin borçlusu bulunduğunu yazdı. Bankaların bu müşterilerden toplam alacağı ise 261,4 milyar YTL. Bankalara kredi borcu bulunanların 7 milyon 612 binini tüketici kredisi kullananlar oluşturuyor. Türkiyede toplam 17 milyon aile bulunduğu dikkate alındığında, ailelerin yaklaşık yüzde 45inin bankalara borçlu olduğu tahmin ediliyor. Bu kapsamda, 572 bin ailenin bankalara toplam 32,4 milyar YTL konut kredisi, 810 bin ailenin 8,7 milyar YTLlik otomobil kredisi, 6 milyon 667 bin kişinin de ihtiyaç kredisi kullanımı nedeniyle borçlu durumda olduğu belirlendi
Türkiyedeki borç dağlarının önemli bir bölümünü de esnaf ve sanatkârlarla çiftçilerin BağKura, işyerlerinin de SSKya olan sigorta pirim borçları oluşturuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, 1 milyon 417 bin bağımsız çalışan ve esnafsanatkârın BağKura toplam 23,4 milyar YTL borcu bulunuyor. BağKur üyesi toplam 734 bin 348 çiftçinin de 6,7 milyar YTL tutarında prim borcuyla karşı karşıya bulunduğu belirlendi. Buna göre, esnaf ve sanatkârın yaklaşık yüzde 60ı, çiftçilerin de yüzde 65i BağKura borçlu durumda Özel sektör işverenleri ve bazı kamu kurum ve kuruluşları da çalışanlarının ücretlerinden kestikleri sigorta primleri ile işveren katkılarını zamanında SSKya ödemedikleri için borç dağları biriktiriyorlar. Halen 891 bin 390 özel sektör işvereni SSKya faizleriyle birlikte 8,2 milyar YTL borçlu gözüküyor
Şöyle bakıyorum da devlet borçlu millet borçlu, peki alacaklı kim? Alacaklı elinde kamçı olan küresel sermaye sahipleridir bir taraftan borç veriyorlar bir taraftan da alacaklıları yani milleti kamçıyla kırbaçlıyorlar. Aslında o kamçıyı alacaklıya siyasi iktidarlar eliyle millet veriyor. Ey Türk milleti ayağa kalk Kendine gel hem devlet batıyor hem millet ne zaman uyanacaksın.