İlk okulu bitirip ortaokula geçtiğim 1972 li yıllardaki Kilis?in nostaljik havası hatıramda halen tazeliğini koruyor. Evimiz deveciler mahallesi bahçeli sokakta meşhur mercimeklerin fırınının yanında idi. Ortaokula geçtiğimde okulumuz öğlenci olduğundan sabahları öğleye kadar külekçi dükkânında çıraklık yapar öğleden sonrada okula giderdim. Ustam Ahmet Usta bana haftalık 4?5 TL para verir bende o parayla okul masraflarımı karşılar geri kalanını harçlık yapardım, yaz tatillerinde de gün boyu çalışır babamdan para isteme mecburiyetinde kalmazdım.
Dükkânımız Murtaza caddesinden mercimeklerin fırınına doğru giden çok fazla yokuş olmayan sokağın içindeydi, o sokak boydan boya külekçi dükkânlarıyla doluydu karşılıklı en az 15 dükkân vardı. Saat 8.30?9.00 sularında sokaktan bıçkı sesinden geçilmezdi.
Araplar mahalsinden arabacı Dalban Ramazan da sebze halinden at arabasına yüklediği sebze ve meyve mahralarını bizim dükkânın önünden geçirerek güzergâh üstündeki bakkallara dağıtırdı.
Bir gün çok ilginç bir olay yaşandı, Ramazan Emmi at arabasına yükü fazla yüklemişti hem yolun döşeme taş olması, hem atın nalının demir olması hem de yükün ağır olmasından gerek ki hayvan yokuşu çıkamadı. Ramazan Emmi bir taraftan atın başından çekerken bir taraftan da elindeki kırbaçla atın karnına vuruyordu, at olanca gücüyle ne kadar asılırsa asılsın nafile, yükü çekemiyor kalçası karnı ter içinde kalıyordu, zorlayınca da ayağı kayıp dizinin üstüne yere düşüyordu.
Bu düşüş birkaç defa tekrar etti bir ara baktım ki dizlerinden kanlar akıyor ama Ramazan Emmi kırbaçlamaya devam ediyordu. Bu arada kırbaç seslerine ve bağrışmaya dükkânlardaki ustalar kalfalar hepsi dışarı çıktı ve hayvana yardım ederek arabanın arkasından yitmeye başladı. Bizimde yardımımızla hayvan yokuşu çıkarak yoluna devam etti.
Aradan yaklaşık 2 saat geçmişti yokuşun başında yine kırbaç sesleri yine telaş baktım ki yine Dalban Ramazan yine aynı at arabası bu defa araba boştu, ama at yokuşun başına geldiğinde sanki el frenini çekmiş gibi ön ayaklarını uzatmıştı. Gözleri fal taşı gibi açılmış daha önce eziyet ve sıkıntı çektiği yola bakarak bir türlü hareket etmiyor, yürümüyordu. Ramazan Emmi atın boynuna ve beline elindeki kırbacı olanca gücüyle vuruyor bir yandan da küfür ediyordu, ama nafile at inat ediyor yerinden kımıldamıyordu.
Bizim Ahmet Usta Ramazan Emminin yanına giderek ? Ramazan bu atın sabahleyin burada çektiği eziyet ve sıkıntı gözünü korkuttu artık bu at boşta olsa bu yokuştan çıkmaz sen bunu başka yoldan, Hudarcı Kara Hamit?in oğlu Mehmet Emminin dükkânın önünden çıkart ? dedi. Mehmet Emminin dükkânı şimdiki PTT Murtaza Bey şubesinin karşısındaki dükkân. Ramazan Emmi atın başını çevirip arka taraftaki yoldan gitti. Bir daha da Ramazan Emmiyi arabasıyla bizim yokuşta görmedim.
Demek ki at bile eziyet gördüğü ve sıkıntı çektiği yoldan arabası boşta olsa bir daha gitmiyor. Peki, bize ne oluyor ki yıllardan beri bize eziyet eden sıkıntı çektiren bizi yoksulluk ve fakirliğe mahkûm ederek muhtaç hale getiren siyasilerin yolundan bir türlü ayrılamıyoruz. Şahsen ben olsam bana eziyet ve cefa çektirip beni fakir düşürerek muhtaç hale getiren siyasilerin gösterdiği yola bir daha gitmem. Bir at kadar bile gelemiyor muyuz?
Mehmet İNEKÇİOĞLU
[email protected]