Psikolojide, kişilerin ruh hali yüz ifadelerine ve ses tonuna yansır diye bir tanımlama vardır. Günümüzde bu tanımlamanın örneklerini çevremizde sıkça görüyoruz, çarşıda, pazarda, caddede sokakta dolaşırken insanların yüzlerine bir bakın genelde kaşlar çatık yüzler asıktır. Bazı insanlarında yürürken mırıldanarak kendi kendine konuştuklarını görürsünüz. Bu hal insanımızın mutlu olmadığını, maddi ve manevi bunalım halini yaşadığını, geleceğinden de umudunu keserek umutsuzluğa düştüğünü gösterir.
Türk İslam medeniyetinde toplumun yapı harcı olan Allah dostları en büyük sosyoloji ve psikoloji uzmanlarıdır. Seyit Ahmet el Rufa-i hazretleri Kâmil imana sahip olmayan insanlarda madde manayı etkiler demiştir. Şimdi yukarıda belirttiğimiz toplumumuzun halini Rufai hazretlerinin sözü çerçevesinde değerlendirelim.
Kâmil imana sahip olan insana insan-ı kâmil denir. Bugün toplumumuzda kâmil insan sayısı toplumun acaba yüzde kaçını oluşturuyor. Tahminim bu sayı çok azdır belki binde bir, belki on binde bir, belki de yüz binde birdir, bu sayının bu kadar az olduğunu nereden biliyorsun dediğinizi duyar gibiyim, eğer toplumda kâmil insan sayısı çok olsaydı bugün toplum bu hale gelmezdi. Çünkü toplumda insanı kâmillerin görevi ölü olan kalplerin dirilmesine vesile olmaktır. Toplum, o toplumu meydana getiren insanların gönül dünyalarının aynasıdır. Eğer bir toplumda istenmeyen nahoş olaylar yaşanıyorsa o toplumu meydana getiren insanların gönül dünyası demek ki hoş olmayan duyguların esiri olmuştur.
Ne demişti Rufa-i hazretleri kâmil imana sahip olmayan insanda madde manayı etkiler. O halde maddi imkânsızlık hepimizin manasını (psikolojisini) etkiliyor, etkilediğinden dolayı da kaşlarımız çatık yüzümüz asık. Nasıl asılmasın nasıl çatılmasın ki, bir defa hemen hepimiz bir şekilde borçluyuz üstelik bu borçlarımız faizli borç. Gelirlerimiz giderlerimizi karşılamıyor gelirlerimizi giderlerimize denklemek için âdete ekonomik cambazlık yapıyoruz. Yama büyük yamalık küçük önünü kapatsan arkası, arkasını kapatsan ünü açık kalıyor.
KESEKİN araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2 465 YTL, açlık sınırı 1014 YTL iken asgari ücret 450 YTL dır, asgari ücretle çalışan işçinin yüzü nasıl asılmasın. Asgari ücretle de olsa iş arayıp bulamayan içinde üniversite mezunu milyonlarca insanımız kaşlarını niye çatmasın. 25 milyon tarımla uğraşan ziraatçı çalışıp masrafını dahi karşılayamadığı bir yıllık emeğinin hebaya gittiğini görünce yüzü nasıl gülsün. Günlerce siftah etmeden dükkân kapatan çeklerini ve senetlerini ödeyemediği için icralık olan esnafın tabiî ki kaşları çatık yüzleri asık olacaktır. Aldığı maşın yarısını ev kirasına veren memur ile aş evine muhtaç olan emekliden nasıl bir yüz ifadesi bekleyebiliriz ki. Oysa bizi bu hallere düşürenlerin yüzünde güller açıyor. Millet ağlıyor onlar gülüyor. Halk arasında bir söz vardır, ağlayanın malı gülene hayır etmez. Dünün mücahitlerine bugünün müteahhitlerine duyurulur.
Mehmet İNEKÇİOĞLU