Televizyon haberlerini izlerken İstanbul Çağlayan Abideyi Hürriyet Meydanında Saadet Partisinin düzenlediği, karikatür krizi nedeniyle Peygamberimize yapılan çirkin saldırıyı protesto eden mitingi gördüm. Kalabalığın ortak paydası Peygamberimize yapılan çirkin benzetmeyi protesto etmek idi. Bu gayet normal demokratik bir tepkiydi. Bir ara milletimizin Muhammed Mustafasına sahip çıkması beni duygulandırdı. Fakat mitingi organize eden siyasileri platformda görünce kendi kendime acaba bu karikatür krizinden siyasi çıkar mı elde etmek istiyorlar diye düşündüm. Aynı İmam hatip ve başörtüsünde olduğu gibi. Bu siyasi oluşum yani Saadet Partili yöneticiler Peygamberimize bu kadar düşkün mü, hassas mı, Ona bu kadar bağlı mı, Onu bu kadar çok mu seviyorlar? Sonra parçaları bir araya getirdim, pekte samimi olmadıkları kanaatine vardım. Bunlar popülist politika yapıyorlar, toplumun değer yargılarını istimrar ederek siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorlar, geçmişte olduğu gibi. Bu iddiamı ispat ederim.
9 Şubat 1998 yılında papa 6 ıncı paul ile görüşmesinde Papalık Konseyi misyonu nun bir parçası olduğunu, bu misyona hizmet etmeyi kendine görev edindiğini ve bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzuladığını söyleyen, Fethullah Gülen ve camiasının merkezi Vatikan olan dinler arası diyalog ve hoşgörü misyonunun tahribatını görmek istemeyen, Saadet Partisinin eski ve yeni üst düzey yöneticileri neredeydiler. Dinler arası diyalog çerçevesinde 3 dinin de hak olduğunu söyleyen, akılla vahiy çatışırsa, aklın verilerini kabul ederiz hükmünün çıktığı, onursal başkanlığını F. Gülenin yaptığı yazarlar ve gazeteciler vakfının düzenlediği Abant toplantılarını görmediler mi. Diyalog meyvelerini vermeye başladı diye Şanlıurfada düzenlenen sempozyumda, Müslüman Kadını Hıristiyan erkekle evlendirip nikâhlarının da papaz ve müftünün kıydığı, bir gün sonra da Dinde devrim manşetiyle Zaman Gazetesinin haberini okumadılar mı? Mardin Kasimiye Medresesinde temsili sırat köprüsünden önde Yahudinin ardından Hıristiyan papazın ve en arkadan da Müslüman Müftü efendinin geçtiği sempozyumdan haberleri yokmu? Ramazanda iftar çadırlarında akşama kadar oruç tutan Müslümanların iftar duasında Hıristiyan papazlara ve Yahudi hahambaşılarına dua yaptıranları görmeyen veya görmek istemeyen Saadet Partisinin üst düzey yöneticilerinin, karikatür krizindeki tepkilerini pek samimi bulmuyorum.
Çünkü dinler arası diyalog misyonunun Vatikandaki patronları ve onun ülkemizdeki temsilcileri Peygamberimizi devre dışı bırakarak, Hz. İbrahimde buluşalım sloganı ile ümmeti Muhammedin inanç dünyasını dağıtmaya yönelik yazılar yazıp ve faaliyetler sergiliyorlar. 8 yıldır her platformda bunu dile getiriyorlar. Gazete ve televizyonlarda bunu zaman zaman görüyoruz. Saadet partisinin üst düzey yöneticilerinin bunu görmüyor olmaları imkânsız. Ben Kiliste Saadet Partili yöneticiler ile bir araya geldiğimde konuyu açınca haberlerinin olduğunu söylüyorlar. Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş 8 yıldır Dinler arası diyalog bir misyonerlik hareketidir. Bu hareket Peygamberimiz Muhammed Mustafanın devre dışı bırakılması, Onun getirdiği dinin reform adı altıda değiştirilmesidir demiştir. Bundan da haberleri vardır.
Yine AKP yöneticileri dinler arası diyalog misyonunun partilerinin ve hükümetlerinin resmi misyonu olduğunu söylemektedirler. Kaldı ki, AKP yöneticileri geçmişte Saadet Partisinin tabanından (Refah-Fazilet) gelip Saadet Partili eski yöneticilerin rıhlei tedrisatında yetiştiler.AKP hükümeti AB uyum yasalarında çıkardıkları her apartmanın altında bir ibadethane açılabilir yasasıyla Türkiye de bugüne kadar 38 000 civarında kilise evleri açılmış,diyanet-sen vakfının bildirdiğine göre 40 000 den fazla gencimizde kimliklerinden dini İslam ibaresini sildirip Hıristiyan yazdırmışlardır.Sözlerime alınmasınlar, üzülerek söylüyorum bütün bu olumsuzlukların meydana gelmesinde sizin de payınız var Sayın SP li üst düzey yöneticileri.
Eğer samimi iseniz dinler arası diyalog misyonunun bir misyonerlik hareketi olduğunu ve de Peygamberimizi reddetmek olduğunu kamuoyu önünde söylersiniz. Yetmez; ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel, ahlaki ve sosyal problemlerini çözecek plan, program ve projeleri olan Prof. Dr. Haydar Başa hakkı iade edersiniz ve onunla beraber bu problemlerin çözümünde canı gönülden çalışırsınız. Ancak bu şekilde vebalden kurtulabilirsiniz.
Belki bu arkadaşlar biz siyasiyiz bu dinler arası diyalog dini bir meseledir diyebilirler. Bizi ilgilendiren konu dinler arası diyalog misyonunun dini olup olmaması değildir. Ben bir din adamı değilim. ben bir sosyal bilimciyim beni ilgilendiren yanı siyasi oluşudur her dini hareketin sosyal ve siyasal bir yönü vardır. Sosyal ve siyasal bilimciler bunu çok iyi bilirler. Aslında dinler arası diyalog her ne kadar dini bir hareket gibi lanse edilse de tam tersi, ülkemizin dini ve milli bütünlüğünü yok edip, vatanı milleti ve devleti bölüp parçalamaya yönelik siyasi harekettir. Bu böyle biline
Mehmet İnekçioğlu