Tarihin her devrinde Türk milletinin dostu da düşmanı da hep var olmuştur, bugün de vardır, yarın da var olacaktır. Beş binyıllık devlet geleneğine sahip olan bu millet irili ufaklı devletler hariç tam on altı imparatorluk kurmuştur. Tarih boyunca hür ve bağımsız yaşamış olan bu millet hiçbir zaman başka milletlerin himayesi altında kalmamıştır. Bu meziyeti insanlık ailesinde başka hiçbir millette göremezsiniz.
Osmanlı imparatorluğunun yıkılışından sonra batılı yamyamlar Anadoluyu işgal ettiler. Türk milletini tarihten sildiklerini zannettikleri sırada üstlerine Mustafa Kemal Atatürk düştü ve bütün hesapları alt üst oldu. İşgal döneminde birçok siyasiler, bazı bilim adamları ve sözde aydınlar kurtuluşu başka milletlere ve devletlere bağlı kalmakta aramışlardır. Fakat o dönemde Mustafa Kemal Atatürk hayır Türk milleti başka milletlerin himayesinde yaşayamaz manda ve himaye kabul edilemez ya istiklal ya ölüm parolasıyla yola çıkıp kuva-i milliye ruhuyla milleti örgütlemiştir. Verilen bağımsızlık mücadelesini kazanan Türk milleti M. Kemal Atatürkün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuş ve bütün dünyaya Türk milletinin esir edilemeyeceğini haykırmıştır.
1938 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti izlediği milli politikayla çok kısa dönemde çok uzun mesafeler almıştır.1938 den sonra takıp edilen politikalar özellikle 1950 yılından sonra ABD merkezli olmuştur. Türkiye NATO ya girerek İncirlik hava üssünü açmış ve ABDnin ileri karakolu haline gelmiştir. 1962 yılında Türkiyenin politikasına ABDnin yanı sıra AB sevdası da eklenerek AET ye müracaat edilmiş ve bu zamana kadar bütün politikalar ABD ve AB eksenli olmuştur. Bu politikalar bazı politikacılar tarafından vazgeçilmez tutku haline gelerek tek taraflı aşk halini almıştır. Bazı sivil toplum örgütleri de batıdan aldıkları destekle Türk kamuoyunun yönünü batıya çevirerek halka şu telkini yapmışlardır. AB ye girmezsek kalkınamayız, çağdaşlaşamayız, ABD dünyanın tek süper gücüdür ona karşı çıkamayız eğer varlığımızı devam ettirmek istiyorsak muhakkak AB ye girmeliyiz ve ABDye boyun eğmeliyiz yoksa varlığımızı devam ettiremeyiz olmuştur.
Batı dünyası Türkiyenin uzun zamandan beri devam eden bu zafiyetini fırsat bilerek durumu kedi lehine çevirip Türkiyeden tavizler koparmıştır. AB uyum yasalarıyla Türkiyenin devlet yapısının altı oyularak vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü tehdit ve tehlikeye atılmış ülkemiz çok büyük risklerle karşı karşıya bırakılmıştır. Batı dünyası bunu uzun vadede planlayıp aşama aşama uygulamaya koymuştur. Bu plan son dönemde ivme kazanarak özellikle AKP hükümeti ile doruk noktaya ulaşmıştır.
Bütün siyasilerin, birçok bilim adamının, sivil toplum örgütlerinin ve bazı aydınların aynen 1919 Türkiyesinde olduğu gibi ABye girmezsek olmaz, ABD dünyanın jandarmasıdır o ne derse olur karşı çıkarsak bizi döver psikolojisiyle halkı etkileyerek sindirmeye çalışmaktadırlar. Bu taktik toplum mühendisleri tarafından tespit edilerek içimizdeki yerli ajanlar tarafından servis edilmiştir. Türkiyeyi bölüp parçalama projeleri tıkır tıkır işlerken batının üstüne aynen 1919 yılında olduğu gibi bu defa Prof. Dr. Haydar BAŞ düştü. Neye uğradıklarını şaşırdılar neredeyse sona ulaşmışlardı.
Haydar BAŞ milli ekonomi modeli ile bütün dünyaya kendini kabul ettirmiş sosyal devlet projesi ile de milletin umudu olmuştur. Bağımsız Türkiye Partisi il kongreleri kapalı spor salonlarında on binlerce kişinin katılımıyla yapılıyor ve bunu batı güdümlü mütareke basını bir kare göstermiyor. Batı dünyasını bir telaş sardı, ya bu millet Haydar BAŞ la uyanırsa ne yaparız. Ben söyleyeyim hiçbir şey yapamazsınız bu milleti esir edemezsiniz bölemezsiniz, parçalayamazsınız. Tarih boyunca bu millete dostluk edenler karlı, düşmanlık edenler ise zararlı çıkmıştır. Gelin bu milletin dostu olun karlı çıkın.
Mehmet İnekçioğlu.