Çeşitli kaynaklar küresel ısınmadan dolayı dünyada ve ülkemizde kuraklık sebebi ile kıtlık yaşanacağını söylüyorlar. Televizyonlarda ilim adamlarının katılımıyla düzenlenen oturumlarda öyle tablolar çiziliyor ki, insan istese de istemese de acaba dünyanın sonumu geldi diye düşünüyor. Hele birde son 2-3 aydan beri hububat ve bakliyat fiyatlarındaki artışları görünce insan tamamen tedirgin oluyor.
Dünya coğrafyasına baktığımızda ülkemiz, dört mevsimin yaşandığı, nehirleri çayları dereleri verimli ovaları ile tarım alanları en bol ülkelerin başında gelir. Fakat ne yazık ki bugün ülkemizde de kuraklıktan ve kıtlıktan bahsediliyor. Acaba bu ülkede gerçekten kıtlık olur mu? Ülkemizin gerçeklerini şöyle bir tahlil edelim.
Üç tarafı denizlerle kaplı 15 büyük nehir, 40nin üzerinde çay ve irili ufaklı birçok dere bulunan ülkemizde kıtlığın yaşanması mümkün değil. Düşünün verimli (Çukurova, Harran Ovası, Mercidabık Ovası, Amik Ovası, Iğdır Ovası vb.) ovalarımızın akar sularımızla birleştiğini, bu topraklarda sulu tarıma geçildiğinde bir yılda üç mahsul alınır ve tarımdaki rekolte en az ona katlanır çünkü o zaman; bu topraklara can eksen can biter. Türkiyedeki tarım alanları milli bir tarım politikasıyla işlenirse 70 milyon değil 700 milyon insanın gıda gereksinimini karşılayacak seviyeye gelir.
Peki bu nasıl olacak? Bu sulama kanalları ile olacak. Zaten bazı nehirlerimizin üzerinde barajlar var olmayanlara da yenileri inşa edilir, bu barajlarda kış aylarında tutulan su yaz aylarında sulama kanallarıyla verimli topraklara ulaştırılır. Efendim elimizde bu barajları ve sulama kanallarını yapacak kaynak mı var, parayı nereden bulacaksınız diyenleri duyuyor gibiyim. Merak edenlerin merakını gidermesi için Prof. Dr. Haydar Başın Milli Ekonomi Modeli kitabı ile Sosyal Devlet Milli Devlet projesi kitabını okumalarını tavsiye ediyorum, okuyunca kaynakların ne kadar çok ve de sınırsız olduğunu göreceksiniz.
Ama ben size kısada olsa kaynak açıklamasında bulunayım. Baraj ve sulama kanalı yapmak için ne lazım şöyle bir sıralayalım. Kum, çakıl, demir, çimento, iş makinesi ve insan gücü, bunların hepsi bizim ülkemizde var mı? Var. Peki bunları harekete geçirmek için ne bekliyorsunuz diye sorulduğunda efendim paramız yok deniliyor. Niye yok denildiğinde falanca ülkeden veya kuruluştan kredi almamız lazım diyorlar, vay senin aklına
..Baraj ve sulama kanallarını yapacak bütün malzemeler senden, para yabancı ülkeden veya küresel sermaye sahiplerinden akıl mı bu.?
Mili Ekonomi Modelinde para kaynağın kendisi değildir, Milli Ekonomi Modelinde kaynak tarım, hayvancılık,ormancılık balıkçılık, madencilik, enerji, inşaat gibi unsurlardan oluşur, yani kaynak üretim ve emektir, para bu kaynakları devreye koyan tetikleyici unsurdur. Bu manada Devlet baraj ve sulama kanallarını yapmak için gerekli olan parayı basarak asıl kaynak olan demir, çimento, kum, çakıl, iş makinesi ve insan gücünü harekete geçirir, yani para basarak üretim ve emeği devreye koyar.Görünüşte karşılığı olmayan gibi görünen para baraj ve sulama kanalı olarak karşılık bulur.
Deniliyor ki dünyada ve ülkemizde küresel ısınmadan dolayı kuraklık ve kıtlık var. Aslında kuraklık ve kıtlık düşüncelerdedir, özelde ülkemizde genelde dünyada Milli Ekonomi Modeli uygulanırsa ne kuraklık kalır nede kıtlık. Kuraklık ve kıtlık dünyada ve ülkemizde uygulanan kapitalist ve liberal ekonomik yapıdan kaynaklanmaktadır. Kapitalist liberal ekonomi modelinin mantığında kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsızdır, işte kıtlığın nedeni bu mantıkta yatmaktadır.Milli ekonomi modelinin mantığında ise kaynaklar sınırsız ihtiyaçlar sınırsızdır, dolayısıyla bu mantıkta kuraklık ve kıtlık olmaz bolluk ve bereket olur. Milli Ekonomi Modeli, arz ve talebin dengelenmesi ile sınırsız kaynaklardan sınırlı ihtiyaçları karşılama ilmidir. Yalnız ülkemiz değil bütün dünya bu modele muhtaçtır ve de mecburdur, aksi halde ülkemiz ve dünyamız için kıtlık ve açlık kaçınılmazdır. Buna bağlı olarak da savaşlar kan ve gözyaşı artarak devam edecektir. Bizden söylemesi
Mehmet İNEKÇİOĞLU.