XIX. Yüzyılın sonlarında, altı yüz kusur yıllık Osmanlı İmparatorluğu, iki yüzyıldır devam eden çöküş döneminin sonunda artık tarih oluyordu. Dünyada gelmiş geçmiş en büyük iki imparatorluktan ikincisi de yıkılıyordu. Bu büyük yıkılış, savaşlar, göçler, acılar, yokluklar, sorunlar, kaoslar yaratarak gerçekleşiyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden çekilmesinin sancıları elan bugünde geniş bir coğrafyada devam etmektedir.
1877-1878 (Rumi 1293) 93 harbi olarak bilinen Osmanlı- Rus Savaşı ve Balkan Savaşları ile insanlık en büyük dramını yaşamıştı.
Yunan, Bulgar, Sırp, Romen, Arap milliyetçiliği, emperyalistler tarafından kışkırtılmış, bilenmiş, silahlandırılmış ve Türk’ün üzerine saldırtılmıştı.
O güne kadar ırk, din, mezhep ayrımcılığı yapmayan Osmanlı’da Türk Milliyetçiliği akımı böylece gelişmeye başlamıştı. İttihat Terakki’nin çıkış nedeni de bundandır.
Emperyalistler, Osmanlı’ya bir çok tuzak kurmuştu. Arzu ve teklif etmesine rağmen İtilaf Devletleri arasına alınmayışı ve Almanlarla ittifak yapmak zorunda bırakılması tuzaklardan sadece birisidir. 1916’da İngilizler ve Fransızlar tarafından (Saykes-Pico) gizli anlaşmaları ile Osmanlı’yı parçalama ve paylaşma planları çoktan yapılmıştı.
1912-1913Balkan Savaşlarının acıları, 1914 Sarıkamış faciası, 1917-1918 Filistin Cephesi ve Nablus Bozgunu, dört-beş asırlık vatan topraklarının peş peşe kaybını getirmişti.
1914-1915’te Çanakkale’de görülmüştü Türk’ün azmi, kahramanlığı ve zaferi.
Ne çare, 30 Ekim 1918’de Mondros, 10 Ağustos 1920’de Sevr dayatılmıştı.
O yılların adı, entrika, zulüm, işkence, esaret ve işgaldi.
Sonunda büyük önder Mustafa Kemal’in önderliğindeki Türk Milleti bütün bunlara dur diyecektir.
Kilislilerde evlatlarını Balkan, Sarıkamış, Çanakkale, Musul, Yemen, Filistin cephelerine göndermiş, kimini şehit, kimini gazi vermişti.
1917-1918 yıllarında İstanbul Hükümeti kendi derdine düşmüş, İtilaf Devletleri’ne mahkum olmuştu. Anadolu’da asayişsizlik almış başını gitmişti. Fırsattan istifade etmek isteyen Arap ve Ermeni eşkıyaları, Kilis’in köylerini, bağlarını, bahçelerini, zeytinliklerini basıyor, yakıyor, yıkıyor, çalıyor ve öldürüyordu.
Bu durum karşısında, İstanbul Hükümeti’nden umudunu kesen Kilisliler, Cemiyet-i İslamiye teşkilatını kurarak, artık kendi güvenliğini kendisi sağlayacaktı. Kilisli gençlerden (başta Heveskâran-i Maarif Cemiyeti üyelerinden) oluşan müfrezelerle şehri çapulculardan, hırsızlardan, katillerden korumak için teşkilatlandılar.
İşte bu teşkilatı, Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1918 günü Kilis’i ziyaretleri sırasında görecek ve “Türk Toprağındaki Bu Uyanıklığa Cidden Hayran Kaldım. Ve Bir daha İman Ettim ki Bu Millet Asla Ölmeyecektir. Var Olun Aziz Kilisliler,” diyecek ve daha sonra gittiği yerlerde bu teşkilatı örnek gösterecektir.
Yine bu teşkilat, 15 Aralık 1918’de İngilizlerin, 29 Ekim 1919’dan, 07 Aralık 1921 tarihine kadar Fransızların işgalleri sırasında düşmana göz açtırmayacak olan Kuva-i Milleye teşkilatının temelini oluşturacaktır.
Nihayet Miladi 07 Aralık 1921 – Hicri 06 Rabiüllahir 1340 – Rumi 07 Kanunievvel 1337 Çarşamba günü, o mutlu, coşkulu kurtuluş günü gelmiştir.
Bize bugünleri armağan eden, Mustafa Kemal Atatürk’ü, şehit ve gazilerimizi minnetle, saygıyla, rahmetle anıyoruz.
Şimdi sırada, bağnazlıktan, bölücülükten, hukuksuzluktan, yolsuzluktan, cahillikten, geçmişin karanlıklarını geri getirme çabasında olan ideolojilerden kurtulmak için verilecek “Kurtuluş Savaşı”ndadır.
07 Aralık 2012
Ecz. İbrahim Beşe