Dünya siyasetinde, milletlerarası organizasyonların önemi çok büyüktür. Ülkeler arasında meydana gelebilecek anlaşmazlıklara barışsal çözüm bulmak amacıyla organizasyonlara ihtiyaç duyulmuş ve bu amaçla kurulan kuruluşlar, problemlere siyasi çözüm bulabilmek için faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bunun için taraflara alternatif çözümler sunulmuş hatta barışı korumak için, taraf ülkelere bazı yaptırımlar dahi uygulanmıştır.
Ancak bu organizasyonlar, organizasyonu yapan ülke veya ülkelerin etkisinden kurtulamayıp, sıcak savaşı engelleme ve barışı koruma iddiası ile kendi menfaatleri ve idealleri uğruna kendilerine hizmet eden ülkecikler doğurmuşlar, bu da zamanla soğuk savaşı ve blok ülkelerin oluşmasını; daha sonra ise, soyut savaşı yani küreselleşmeyi tetiklemiştir.
Küreselleşme: “naturel küre” görünümüne milletlerin ve devletlerin istem dışı, doğal yaklaşımları olarak ta ifade edilebilir. Bugün küreselleşme nitelik ve nicelik açısından oluşumuna hala devam etmektedir ki. Demokratikleşmenin en sağlıklı sosyal değişim olarak genel kabul gördüğü yenidünyada küreselleşme, sınırları her geçen gün biraz daha genişleyen ve belirginleşen bir kavram olarak yeni fakat yöntem olarak pek de yeniliği olmadığı gözükmektedir.
Fransız devriminden sonra ulus-devlet anlayışının hâkim olmasıyla dünya kendi düzenini kurarken kendisine yeni görevler bulmakta zorlanmadı. Bunu takip eden süreçte I. Dünya savaşıyla son Osmanlı dünya sahnesinden yeni düzen adıyla silindi ve ulus devletler dönemi tamamıyla başlamış oldu.
Aslında Osmanlı devletinin özellikle Senedi İttifak ve Tanzimat fermanı ile ve yüzyıllar boyunca Osmanlı devletinin genel seyri içerisinde pasifleşen Türklük olgusu böylelikle hız kazanmış ülkenin 32’de 31’inin kaybolmasına rağmen bu ruhun doğmasına sebep olunca M. Kemal’in önderliğinde yeni bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurulmasına zemin hazırlamıştır.
I. Dünya savaşıyla ile II. Dünya savaşı arasındaki dönemde de dünya; ilk savaşın dengesizliğiyle sarsılmış ve bu ara dönemi ikinci savaşa hazırlanmakla geçirmişti.
“II. Dünya savaşından sonra ise iki kutuplu bir hal alan dünya 90’lı yıllar ile birlikte birinin inkirazıyla dünya tek kutuplu bir hale mahkum edildi. Batının 3.dünya ülkeleri olarak tanımladığı ülkeleri sömürgeleştirmesine ve bu ülkelere müdahalesini formüle etmeye yarayan küreselleşme ve insan hakları savunuculuğu mavalına çok erken kapıldık .” Emre Polat ”Küreselleşen Dünya ve Milli Kültürümüz”
Mesafelerin öneminin azalması, sosyo-kültürel tek tipleşme, yabancı yatırımcıların artması, öz sermayenin yurtdışına çıkabilmesi, iletişim-etkileşim küreselleşmenin ispatı alarak görülse de, bütün bunları olmadığı yönünde ispat için de kullananlar da var.
Bu muğlak kavramı her açıklayan kendi doğrusunu ispata çalışıyor ancak bu arada tartışma devam ederken süreç çok hızlı gelişmeye de devam ediyor. İşte bu yeni düzen kendisine bir rakip bulmakta gecikmedi ve milli devletlerin sonunun geldiğini, artık sınırların kalkması gerektiğini milli olan kaynakların tüm dünyanın hakkı olduğu fikirleriyle bu yeni fikrin adı küreselleşme olarak konuldu.
“Günümüzde küreselleşme kavramının çağırdığı pek çok kavram vardır ve bunlardan birisi de bilgi toplumudur. Aslında iletişim devrimi çağı, küresel köy, sanayi sonrası toplumu gibi onlarca kavram tarihsel olarak 1900 lerden önce ortaya atılmıştır. Kanadalı iletişimci Marshal, Mc Luhan küresel köy ve iletişim çağı tanımını 1962’de yapmıştı. ABD’li iktisatçı Fritz Machlup yaşadığı toplumdaki değişimle ilgili olarak bilgi toplumu bilgi ekonomisi kavramlarını kullanmıştır. Dünya çapında yaşanan değişimleri tanımlamak için kullanılan kavramların bazıları olması gerekene ters bir amaçla çoğunlukla bir ideoloji bir söylem biçimini alabilmektedir.” (Geray;Der:Kansu, 1997 : 34)
“Küreselleşme kavramı iletişimin küresel düzeyde ve hızlı akışı, ulusal pazarların dış ticarette serbestleşmesi, sermayenin, bilginin serbestçe dolaşımı gibi olguları işaret etmek için kullanılırsa hiçte yanlış bir kavram değildir.” (Geray;Der:Kansu, 1997 :37
Küreselleşme bu amaçla insan hakları ve insani konular alanında iş birliği amacıyla milyonlarca euro aktarmıştır ve bu konularda birtakım öncelikler belirlenmiştir. Kadınların statüsü, çocuk hakları ve korunması bilgilendirme öğretim ve eğitim, STK ların yönetimi ve kabiliyetlerinin artırılması, Çocuk İstismarını ile ilgili dernekler, demokrasi ile yerel yönetimler ile Akademisi ile ilgili Vakıflar, kimi barolar ile ilgili birçok Türkiye şubesi vardır.
Devam Edeceğiz İnşallah…