İkinci haftasına giren İsrailin insanlık vahşetini canlı yayınlarla seyredip, Filistinli kardeşlerimiz için üzülüyor ve onlara acıyoruz.
Acaba gerçekten acınması gereken vatan, din ve namusları uğruna şehit olan veya şahadet sırası bekleyen Gazzeli kardeşlerimiz mi?
Yoksa bütün bu insanlık vahşetini seyreden halkı Müslüman ülkelerin basiretsiz, kör batıya kuyruk mesabesindeki idarecileri mi?
Yoksa günlük kör dövüş politikalar, basit menfaatler uğruna az bir pahaya siyasal iradesini satarak bu idarecileri seçen ve daha sonra tv başında insanlık vahşetini seyredip acıyan, gözyaşı döken biz yığınları mı?
TV başına geçip ağlayarak ya da meydanlarda bağırarak üzerimizdeki sorumluluktan kurtulduğumuzu mu? Zannediyoruz.
2002 de iktidara taşıdığımız AKP hükümeti Irak İşgalinde ABD ile hareket ediyor. ABD, Meclisten geçmeyen teskereye rağmen hem kara hem hava sahamızı kullanarak Irakı işgal ediyor.1 milyonun üzerinde Iraklı öldürülüyor. Başbakan ABD Askerlerinin sağ salim yurtlarına dönmeleri için dua ediyor. 2004 yılında Başbakan Erdoğan, ABDdeki Yahudi lobilerinden Cesaret Ödülü alıyor.
2007 seçimlerinde bütün bunlar olmamış gibi AKP yi tekrar iktidar ediyoruz. Bahanemizde hazır, 22 Temmuz seçimlerinde oluşacak Meclis, Cumhurbaşkanını seçecek. Bizlerde dini hassasiyeti çok olan insanlarız ya, Cumhurbaşkanın eşi türbanlı olsun diye parlamentoya AKP yi iktidar edecek sayıda vekiller gönderdik. Seçtiğimiz parlamentoda öğreniyoruz ki 300 den fazla Türkiye-İsrail Parlamentolar arası Dostluk Grubu üyesi var. Grubun Başkanı, Başbakanı özel konuklarıyla evinde ağırlayan AK Parti İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan.
Meydanlarda kahrolsun İsrail, yaşasın Filistin diye bağırıyoruz. TBMM ye gönderdiğimiz vekillerin çoğunluğu İsrail dostluk grubu üyesi.
Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allahın dostluğunu bırakmış olurlar. (Ali İmran 28)
Seçtiğimiz meclisin hali bu. Ya hükümet ve Başbakanın durumu?
İsrail Başbakanı Türkiye ziyaretinde Başbakan Erdoğan ile görüşüp gittikten sonra hava harekâtına başladı. Başbakan İsrail Başbakanı ile konuşmam, telefon açmam deyip bir nevi küsüyor. Sanki ortada bir çocuk oyunu var. Devlet yönetmek çocuk iş değildir.
İşin aktörlerinden biri olan İsraille hadi konuşmadın. Araman gereken asıl aktör kim? Elbette ki ABD ve Başkanı. Onu da aramıyorsun. Kimi arıyorsun? BM Genel Sekreterini. Başbakanın hali karanlıkta kaybettiği iğneyi, gün ışığında arayan Nasreddin Hocanın haline benziyor.
Başbakan hızını alamayıp dört Arap ülkesini (Suriye, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan)ziyaret ediyor. Ziyaretin bitimiyle İsrail kara harekâtına başlıyor. Ziyaret etmese daha mı iyi olurdu düşüncesinden kendimizi alamıyoruz?
Bütün bu gerçekler ışığında, acınacak durumda olan kim?
Filistinli mi?
Bu idarecileri mi?
Bu idarecileri seçen bizler mi?
Abdulkadir KARAKOÇ