Bir aile büyüğümüz vardı. Yıllar önce vefat etti. Tüm büyüklerinizi rahmetle anıyor ve mekânları cennet olsun diyorum... Bu büyüğümüz, yaşı ciddiyeti, olaylara bakış açısı ve en önemlisi güngörmüşlüğün, hayatı ezile ezile yaşamanın verdiği tecrübeleriyle tam bir danışma meclisiydi başlı başına.
Birileriyle gerek konuştuğunda ve gerekse kendisine bir şey sorulduğuna eğer yapılacak işin sonunda pişmanlık duyulacaksa, kendince o konuda kafasında şüpheler oluşuyorsa kendi tecrübelerinden, bilgisinden kaynaklanan ve sonuçta insanlar acı şeyler yaşamasınlar, düşüncesiyle söze başlarken ve sonunda yazı başlığındaki cümleyi kullanırdı.
Aşağı-yukarı yedi sekiz kere "Amman ha... Amman ha..." diye tekrarlar, her birini ayrı bir telaffuzda söyler ve o güzelim Kilis konuşma dilini tüm vurgularını, ifade şeklinin tüm inceliklerini vücut dilinde kullanarak öğle bir anlatırdı ki, her kelime yüzlerce sayfa anlam ifadesine bürünürdü.
Karşısındaki pür dikkat onu dinler, kullandığı "Amman"ların sayısına göre olayın ciddiyetini kavrar ve ona göre hareket etmeye çalışırdı.
Yıllardır gündemde olan ve son günlerde aşın bir hız kazanan yabancılara toprak satma olayı hepimizi olabildiğince rahatsız etmeye başlardı. Hani "Ben söylemiştim, ben yazmıştım, efendim ilgilileri uyarmıştım..." bahanelerine sığınmadan Kilis halkı ve tüm Türk halkı olarak biz üzerimize düşeni ve kendimize yakışanı yapmak zorundayız.
Burnumuzun dibinde gelişen ve İsrail'in Lübnan'a yaptığı insanlık dışı katliamı maalesef elimiz-kolumuz bağlı seyrediyoruz şimdilik... Ta ki sıranın bize gelmesine kadar... Evet, sıra bize de gelecek... Ama önceden yapmaları gereken şeyler var... Tıpkı Filistin'e yaptıkları gibi... IMF gibi bir düzmece kredi kuruluşu ki, İsrail'in tefeci bir kurumudur. Perde gerisinde o vardır çünkü... Bugünkü ABD'nin bile yönetimi güçlü Yahudi lobilerince sağlanır ve çok etkindirler...
İşte o IMF bize notlar ve programlar sunar. Stand by, iyileştirme, kredi notu vs. aldatmacaları ile her şeyimize karışır ve sürekli borç+faiz batağından çıkmamızı sağlar... Çiftçiye para ödettirmek, sübvansiyon uygulatmaz, teşvikler sağlatmaz ve üzümümüzün, zeytinyağımızın, buğdayımızın, arpamızın, velhasıl tüm tarım ürünlerimizin satış fiyatı hep maliyetlerin altında bırakılır...
Çiftçimiz bezgin, çiftçimiz borçlu, çiftçimiz umutsuz... Hani toprağını satıyor da alan yok... Şöyle elini bir tutan olsa kaça diye sormayacak. Gözü kapalı verecek ve kurtulacak. İşte tam bu sırada ortaya çıkarlar işte. Ortam sağlanmıştır. Yüksek fiyatlarla ve kendileri perde arkasında durarak, içerideki işbirlikçileriyle birlikte satın alırlar. Bize göre ölmüş, para etmeyen araziler. Ayrıca bir de hükümetlere kanun çıkarttırırlar. Yabancılara toprak satışında oran şu olacak, bilmem kaç ülke daha listeye eklenecek. Tabi ki o listenin başında da İsrail bulunur.
Çanakkale'de, Sakarya'da, batıda, doğuda dedelerimiz biz bilmem kaçta kaçını yabancılara satmalım da yabancılar sermaye gelsin de ancak bu şekilde kalkınabiliriz diye mi çarpıştılar ve şehit düştüler. Ayıp oluyor. Yazık oluyor. Filistin'e döndürecekler bu gidişle bizi...
Sınır kenti olmamız sebebiyle burnumuzun dibinde yıllardır işlenmeden duran mayınlı arazilerimizin İsrail firmasına 49 yıllığına ve mayınlan temizleme karşılığı kiralama konusunda anlaşma yapıldığını ama bu anlaşmanın kesin olarak ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Yetkililerden bunu öğrenmek istiyoruz.
İsrail kendisine vaat edilmiş topraklara kavuşma zamanının geldiğine inanarak hayalindeki büyük İsrail planını gerçekleştirmek üzere düğmeye basmış bulunuyor. İpin asıl ucundaki ülke Türkiye. Fırat-Dicle Nehri arasında kalan ve tarihte "Maveraünnehir" olarak geçen bu verimli toprakların büyük bir bölümü bizim ülkemizde. Bir ucu Basra Körfezine kadar uzanıyor.
Güneydoğumuzdaki karışıklıklar, ekonomik çalkantılar, yaşanmakta olan kriz ve dalgalanmalar tamamen oyun ve elimizi-kolumuzu bağlama senaryoları. Ne Birleşmiş Milletler, ne AB ve ne de ABD bizim sorunumuzu çözebilir. Sorunu yaratan zaten onlar. 4 bin yıllık devlet geleneğine sahip ve dünyada bir örneğin olmayan Kurtuluş Savaşı mücadelesini 3-5 yıl içerisinde bitirip, Cumhuriyetini kurmuş bir milletin evlatları olarak tarihimizden güç ve ders alalım yeter...
Kilis ve Kilisliler olarak ilk etapta yaptığımız bu toprak satışı oyununa gelmememiz. Baba oğula satmasın tabiri yerindeyse bu zamanda. Kendi topraklarımızın ağası iken inanın işçiliği elimize geçmez sonunda. Yapılacak iş de bir eme yaramaz. Çok önemli, çok kritik bir konumdayız şehir olarak...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün o güzel vecizelerine nasıl mazhar olduysak, aynı uyanıklığı ve zekâyı yine göstermek durumundayız. Yoksa...
Amman ha... Amman... Amman... Amman... Ammanı bilon mu sen ağey lan?..
Mustafa Babaiban
Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası
Kilis Temsilcisi