Atatürk'e atılan iftiraların ardı arkası kesilmiyor. Bu iftiraların kaynağının İngiliz ve Yunan istihbaratları olduğunu değerli Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın tespitiyle biliyoruz.
Yine bu iftiralara en güzel cevabı, Hoş Geldin Atatürk eserinde Sayın hocamız vermiş ve artık Atatürk hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmamıştır. Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'e ve İslam'a karşı olduğu ile ilgili tüm konular Hoş Geldin Atatürk eseriyle artık son bulmuştur.
Hoş Geldin Atatürk eserinde, Atatürk'ün hazırlattığı hutbelere de yer verilmiştir. Bu yolla Atatürk, milletin dinini güzel bir şekilde öğrenmesini arzulamıştır. "Dinsiz" bir Atatürk'ün bunu yapması düşünülemezdi.
Elmalılı Hamdi Yazır'a yazdırdığı Kur'an-ı Kerim'in tefsiri konusu da yine Hoş Geldin Atatürk eserinde geçmektedir. Bu konu incelendiğinde Atatürk'ün İslam'a son derece vakıf biri olduğu görülür.
Kur'an'ı Kerim'i hafife almakla, hakaret etmekle suçlanan Atatürk, Kur'an anlaşılsın, öğrenilsin ve yaşansın diye kendi cebinden para vererek Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a hem tercümesini hem de tefsirini yaptırıyor ve ücretsiz dağıtımını sağlıyor. Bununla birlikte Buhari'yi (Peygamber efendimizin hadislerini) tercüme ettiriyor.
Yine Hoş Geldin Atatürk eserinde açıkça görmekteyiz ki, Mustafa Kemal'in soyu hem anne tarafından hem de baba tarafından hazreti Peygambere dayanıyor. Nakîbüleşraf olan ailesi tarafından tutulan kayıtlar bunu bize ispatlıyor.
Bütün bunların yanında Diyanet İşleri Başkanlığını kuruyor ve İslam'ın insanlar tarafından hakkıyla bilinmesini amaçlıyor.
Yine Sayın Haydar Baş hocamızın ifadesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir harama helal, hiçbir helale de haram demiyor. Ömrünü din ve millet düşmanlarına karşı savaşarak geçiriyor.
Bize, dinimizi yaşayacağımız, namusumuzu koruyacağımız tam bağımsız bir devlet bırakıyor. Bunları yaparken hem canını hem de malını ortaya koyuyor.
Atatürk'ü tanımak için, onun en yakınında bulunanların anılarını iyi okumak lazım. Bu anılarda anlatılan Atatürk, bazılarının iddia ettiği gibi dinsiz değil, tam tersine son derece Kur'an'a saygılı ve dindar bir Atatürk'tür.
Mithat Cemal Kuntay anlatıyor:
"Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Nebile Hanım 14 yaşındayken bir gün Atatürk'e "Ben Yasin-i Şerif-i ezbere hiç yanlışsız okurum," iddiasında bulunmuştu. Bunun üzerine Atatürk, Nebile'den bunu ispatlamasını istemiş. Kitaplığındaki Kur'an-ı Kerim'lerden Arapça olanını getirerek, Yasin Sûresi'ni açmış, Nebile'den okumasını istemişti. Nebile besmele çekerek Yasin Sûresi'ni okumuş, bu sırada Atatürk de elinde Kur'an'la O'nu takip etmişti. Bu olaya şahit olanlar, o sırada Atatürk'ün duygulandığını, gözlerinin nemlendiğini görmüşlerdi..."
Başka bir örnek vermek gerekirse, Atatürk'e ait 19-14 Fihrist Numaralı Not Defteri'nde "10 Mart'ta Hafıza Kur'an okuttum, 15 Mart'ta Hafıza okuttuk, 20 Mart'ta Hafız Kur'an okudu" ifadeleri yer almaktadır. Bu da bize Atatürk'ün Kur'an'a ne kadar hürmet ettiğini gösteriyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün İslam dini ile ilgili şu görüşleriyle yazımıza son verelim:
"Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Düşünceye aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor." (Utkan Kocatürk, Atatürk'ün fikir ve düşünceleri, Ankara, 1999, s.232)
Atatürk'ün Kur'an'a sevdası bu kadar ortadayken ve İslam'a yaptığı hizmetleri hiç birimiz yapmamışken, ona iftira etmek büyük bir nankörlük olur. Allah hiçbirimizi nankörlerden eylemesin.
Eyüp Kabil
Yeni Mesaj Gazetesi