Her sene olduğu gibi Türkiye bu senede yılbaşı hazırlıkları yapıp kutlamalar düzenliyor. Bir yanda yılbaşı hazırlıklarıyla gününü geçirenler, bir yanda ise Müslüman bir ülkeye yılbaşı kutlamak yakışır mı? Diye söyleyenler arasında bizde 2015’in güzel bir yıl olmasını temenni ediyoruz.
Evet, gerçekten düşündürücü bir soru: Müslüman bir ülkeye yılbaşı kutlamak yakışır mı?
Benim dikkatimi çeken bu sorudan ziyade, bu soruyu kimlerin sorduklarıdır. Neden derseniz?
Dinler arası diyalog adı altında ılımlı İslam modelini millete empoze eden anlayış bugün yılbaşının Müslüman bir ülkeye yakışıp yakışmadığını sorgulamakta ve sorgulatmakta.40.000 kilise evlerinin açılıp buralarda ayin yapılmasına fırsat verenler ve bu kişileri destekleyenler konu yılbaşına geldiğinde: Biz Müslüman bir ülkeyiz yılbaşı da neymiş diye, meydanlarda haykırıyorlar. Ama kimse demiyor ki biz Müslüman bir ülkeyiz bu kilise evlerinin ülkemizde işi ney diye.
Müslüman bir ülkede yılbaşı kutlamak yakışır mı diye soranlara sormak gerek. Mardin kasimiye medresesinde temsili sırat köprüsü yaparak önde Haham onun arkasında Papaz ve onun arkasında da Müftüyü geçirip Hiristiyanlarda Yahudilerde cennete girebilir düşüncesini millete aşılamaya kalkan bir zihniyetin varlığı Müslüman bir ülkeye yakışır mı?
Müslüman bir ülkeye yılbaşı kutlamak yakışmaz ama Allahın haram kıldığı domuz etinin kasaplık et olarak satılması, zinanın suç olmaktan çıkarılması, Muhammedsiz (s.a.v) bir dinin olamayacağı İslam dininde kelimei tevhidden “MUHAMMEDEN RESULLAH” ibaresinin kaldırılması, dört dinde haktır denilmesi, kul hakkı yenilmesi, Allahın aziz kıldığı varlık olan insanın ayaklar altına alınması, dinler arası diyalog adı altında bir çok gencin Hıristiyan olması, meslek sahibi olmak için gecesini gündüzüne katarak ders çalışanların yerine emek harcamadan meslek edinenlerin hakim olduğu eğitim sisteminin varlığı Müslüman bir ülkeye yakışır!!
Müslüman bir ülkeye yılbaşı kutlamanın yakışıp yakışmadığına gelmeden önce batı medeniyetinin bize yakışmayan birçok kültürüyle bütünleştiğimizin farkında olmamız gerek. bunların içerisinde Noel kutlamaları da vardır ancak bu kültürü bu millete empoze edenler işlerine geldikleri konularda göz boyamak için yaptıkları icraatları bir tarafa iterek Müslüman Türk milletinin yozlaşmasına etken olmaktadırlar.
En güçlü silah kültürdür, medyadır, teknolojidir. Bugün çarpışan toplar tüfekler değil kültürler ve inançlardır. Batı bu güçlü silahların farkında olduğundan gerek Noel etkinlikleri gerekse yukarıda saydığım birçok etkenleri Türk toplumuna aşılayarak Müslüman Türk toplumunun mayasıyla oynuyor. Bizler bu oynanan mayada ki maddeye geldiğimizde hep görünür olan etkinlikleri (Noel vs) gündeme getirerek sanki tep sebep bunlarmış gibi gösteriyoruz.
Biz toplumumuza Noel bayramlarını yakıştırmazken, kendi milli ve dini bayramlarımızda ki yozlaşmaların farkında dahi olmuyoruz. Müslüman bir ülkeye nasıl ki Noel bayramları yakışmıyorsa coşku ve inanç ruhu olmadan kutlanan dini ve milli bayramların kutlanması da Müslüman bir ülkeye yakışmıyor.
Müslüman Türk toplumunu tek dişi canavara benzetilen medeniyet kültüründen kurtarmak ve kendi öz kimliğimize bürünmek için sadece görünürdeki olaylarda değil farkında olmadığımız ve bu kültürlerin bize ne şekilde empoze edildiği noktalarda da aramak gerek.
On binlerce kilise evinin açıldığı, kasaplarda domuz etinin satıldığı, zinanın suç olmaktan çıkarıldığı bir ülkede yılbaşı kutlamaları yakışsa ne olur yakışmasa ne olur!
ATI ALAN ÜSKÜDARI ÇOKTAN GEÇMİŞ
Rabia ALİOĞLU