Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK başlattığı bağımsızlık mücadelesi ile başta Türk Milletini bağımsızlığına kavuşturduğu gibi, verdiği bağımsızlık savaşı batı sömürgesi altında inim inim inleyen milletlerinde kurtuluşu için rehber oldu. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurtuluş savaşında o günün süper güçleri olan ülkeleri dize getirmesi ve onlara büyük bir yenilgiyi tattırması, sömürge altında yaşayan milletlerin kafalarına ve gönüllerine adeta şimşek gibi çakmış ve sömürgeden kurtuluşun yol haritası olmuştur. Fakat maalesef siyasi bağımsızlıklarını kanları ve canları pahasına kazanan başta Türk Milleti olmak üzere diğer mazlum milletler, batının sağcısolcu, komünist -liberal, küreselleşme, globalleşme dinlerarası diyalog, gibi içi boş kelime oyunları ile hürriyetlerini adeta kendi elleriyle tekrar batıya teslim etmiştir.
Özellikle ekonomik olarak, kalkınmanın yolları adı altında ülkeler adeta borç batağına itilerek ekonomik bağımsızlıkları ellerinden alınmıştır. Bu bağımlılık ister istemez siyasi bağımlılığı da peşinden getirmiştir. Batı bu emellerine de kendi kurmuş olduğu Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşlar ile gerçekleştirmiştir. Batının bu konuda başarılı olmasının ana sebeplerinden biri de, Rahmetli Atilla İLHANIN deyimiyle içimizdeki hain kontenjanından kaynaklanmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün başlattığı bağımsızlık harekâtı, batının ekonomideki tuzakları ile sekteye uğratılmıştır. Maalesef Atatürkün ölümünden sonra, başta kurmuş olduğu parti CHP olmak üzere sağcı, solcu, milliyetçi, dinci, muhafazakâr kısaca en sağdan en sola kadar ne kadar parti ve onların oluşturdukları hükümetler varsa hepside bu manada batıya hizmet etmiştir. Bizimle birlikte mazlum milletler bağımsızlığa kavuştum derken, batının kurmuş olduğu tuzaklardan kurtulamamış tekrar bağımlı hale gelmiştir. Gerçi bunu Gazi daha önceden görmüş olacak ki sağlığında ekonomi alanında büyük atılımlar gerçekleştirmiş. Özelliklede batıdan bir tek kuruş borç para almamış ve aldırmamıştır. Kazanılan bağımsızlığın korunmasında tek yolun çalışarak, kendi ayakları üzerinde durmak olduğunu belirtmiştir. Veciz bir sözünde anlatmaya çalıştığımızı şöyle ifade etmişlerdir. "Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar." Fakat maalesef Atatürkten sonra sağcısı-solcusu, komünisti-liberali, muhafazakârı-milliyetçisi hepsi millete karşı oynadıkları tiyatroda düşman kardeşler rolünü oynasalar da hep aynı uçuruma doğru yani batıya köleliğe doğru yol aldılar. Bugün olduğu gibi .
İşte Batı yıllarca ekonomi diye kendi sömürge kuralları ile bütün bir insanlığı sömürmek için kullandı. Liberalizm ya da sosyalizm diye anlattığı kural ve kaideler aslında bağımsızlığını kazanmış olan milletleri tekrar tutsak etmenin kuralları idi. Dün batının sömürge oyununu, bütün bir insanlık adına bağrından çıkardığı Mustafa Kemal ile bozan bu aziz Türk Milleti, bugün de bağrında çıkardığı Prof. Dr Haydar BAŞ ın Milli Ekonomi Modeli ile bu oyunları bozup tarihin çöplüğüne atacak fırsatı bulmuştur. Bu durum 26-27 Kasım 2005 tarihleri arasında Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresinde ilmen ispatlanmıştır. Bütün bir insanlığın onuru, şerefi ve kurtuluşu adına Türk Milleti dün Mustafa Kemal Atatürkün etrafında bir ve beraber olduğu gibi, Bu gün de Prof Dr Haydar Baş ın etrafında daha hızlı bir şekilde kenetlenmesini tamamlamalıdır. Çünkü gerçekleşen bu tarihi kongreden sonra ,amiyane tabirle artık top millette. Sayın BAŞ tabiri caizse topu penaltı noktasına koydu. Aziz Türk Milletine düşen bütün bir insanlığın kurtuluşu adına basit bir vuruşla pozisyonu gole çevirmektir. Bu ise yapılacak ilk seçimde Prof. Dr. Haydar BAŞ ın Genel Başkanı olduğu BTP yi iktidar yapmaktır. Başka da çıkış yok !
Abdulkadir KARAKOÇ