Hafta sonu girdiğim sınav yeri kampüsü şehrin biraz dış kesimindeydi. Sınavdan sonra yürümek istedim. Sınav sorularını ve cevaplarını düşünürken, gözüm etraftaki insanlara ve çocuklara takıldı.
Yol yapımı yarım kalmış, kumları ve çakılları temizlenmemiş sokaklara, yağmur yağınca, çamur birikintileri meydana çıkmış. Bir çocuğunun evlerindeki kömür kokuları ve dumanları sokaklara, yapay sis havası vermiş. Yağış yok ama hava buz gibi…
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, çocuklar kapı önün de oyun oynuyorlardı. Ayaklarında çorap yok, sadece terlik var, pantolonlar çamur içerisinde, elleri ve yüzleri soğuktan kızarmış bir şekilde…
Yanında annesi, bir sandalye koymuş kapısının yanına, elinde bir örgü, gelene geçene bakıyor.
Az ilerde bakkal, dükkânının önünde ateş yakmış, 1 lira kazanmak için kepenk kaldırıyor. Kahvehane de işsizler sabahın erken saatinde, gündelik iş bekliyor. Belki biri, hamal, boyacı ya da temizlikçi alır diye.
Herkes mutsuz gözlerle bakıyordu. Hiç kimsenin istediği bir yaşam tarzı değildir, bu!
Hani hep söylüyoruz ya, her şey insan içindir diye! Peki, hiç düşündük mü “ her şey” den kastımız ne? Bu kelimeyi hep hastalık, kaza gibi olumsuz şeyler başımıza geldiğinde savunma cümlesi olarak kullanırız. Ama “her şey” kelimesini genişletip, aslında olması gerekenleri katmayız.
Mesela…
- Hayvanların eti, sütü ve gücü insan içindir.
-Doğanın güzellikleri, turizm, seyahat insan içindir.
-Yaratışmış bütün meyveler ve yiyecekler, insan içindir.
-Eğitim ve öğrenim insan içindir.
-Din ve inanç insan içindir.
-Saygı, sevgi, hoşgörü, merhamet, sabır gibi olgular insan içindir.
-Sevinmek, gülmek, mutlu olmak, rahat yaşamak, insan içindir.
-Teknoloji insan içindir.
Yani olumsuz şeylerden çok, olumlu ve güzel şeyler de vardır insan için yaratılan.
Fakat birçok insan bunu unutmuş. Sahip olduklarına bakıp, sahip olması gereken haklarını düşünmüyorlar. Sormuyor ya da soramıyor, sorgulamıyor ya da sorgulayamıyor. Hayat mücadelesi onu o kadar meşgul edip, yoruyor ki bunların varlığından habersiz, bilmiyor ya da unutuyor.
Şimdi ben; sosyal hayatı sokakta oturmak olan, iki kuruş kazanmak için örgü yapan teyzeye “ mayami adaları çok güzel” desem, “banane” der. Ekmek parası için buz gibi bakkal dükkânında sabahtan akşama kadar bekleyen bakkalcıya, “GDO’lu ürünler sağlığa zararlı” desem, “ama onlarda pahalı, kimse alamıyor” der. Kahvehanede iş bekleyen kişilere, “ istihdam ve para” desem, “nerde…?” der.
Eğitim, sağlık, rahatlık, huzur, seyahat, para… Hani her şey insan içindi? Bu güzellikler neden bu insanlardan bu kadar uzak? Onlar insan değil mi? Bu nimetlerden yararlanmak onların da hakkı değil mi?
Keşke herkes sahip olduğu şeyleri bilse ve onun ömründen çalınan güzelliklerin farkına varsa…
Behiye Alioğlu