Bilindiği üzere günümüz şartlarında öğrenci olmak çok zor bir vasıftır. Hele de ailenizin sizi, maddi zorluklar içinde okuttuğunu bilmek, onların sizin eğitiminiz için yaptığı fedakârlıkları görmek, daha çok mesuliyet duygusu yüklüyor insana.
Bu sorumlulukla daha çok hırslanıp çalışıyorsunuz. Ama nafile hiçbir güç bu eğitim sisteminin önüne duramıyor. Bir de açık öğretim fakültesinde okumaktasanız Allah yardımcınız olsun.
İlkokul ve lisede gördüğünüz derslerle ezber yapıp geçebilirsiniz. Fakat bazı dersler var ki: ne ezber yapabiliyorsunuz nede dersin mantığını kavrayabiliyorsunuz. Mesela iktisat dersi…
Bu dersin mantığını kavramak şöyle dursun, dersin kendisi sizin mantığınıza öyle ters geliyor ki işin içinden çıkamıyorsunuz. Kitap’ın kapağını kaldırdığınız anda, ilk ünite kaynakların sınırlı ihtiyaçların sınırsız olduğundan söz ediyor.
O zaman sorguluyorsunuz! Nedir bu kaynaklar? Güneş, rüzgâr, toprak, hava… Peki diyorsunuz bu kaynakların bir sınırı olabilir mi? hayır olamaz! Çünkü bu kaynaklar kullanmayla bitmez ki…
Öte yandan insanların ihtiyaçlarını düşünüyorsunuz. Açlık, giyinme, barınma, eğitim, sağlık… Peki diyorsunuz bu ihtiyaçlar sınırsız olabilir mi? Hayır olamaz! Çünkü bir insan ne kadar ekmek yiyebilir? 3,8,10 hatta 20 olsun siz hiç duydunuz mu daha fazla yiyen, biyoloji’ye aykırıdır fazlası. O zaman bu görüş ne kadar doğru olabilir, diyor ve bir çelişki’ye düşüyorsunuz.
Birde size esneklik, arz-talep, fiyat eğrileri veriyorlar, tüketimle üretimi ters orantılı bir tabloyla anlatıyorlar. O zaman yine sorguluyorsunuz…
Mesela bir konfeksiyoncunun ortalama haftada 20 buluz sattığını varsayalım. O konfeksiyoncu toptancıdan her hafta 20 buluz daha talep edecek ve müşteriye arz edecektir. Fakat o işletmecinin, bir hafta boyunca hiç buluz satamadığını düşünürsek, işte o zaman toptancıya talep’i sıfır olacaktır.
Sonuç olarak arz-talep doğru orantılıdır. Fiyatın marjinalliği ve esnekliği teferruattır.
Kapitalist sistemin kurallarını bir kitap haline getirmişler, adına da iktisat demişler bize dayatıyorlar. Eğer, ortalama her sınıftan 10’da 8 öğrenci bu durumdan muzdaripse ve bu dersleri veremiyorsa sorun sistemin kendisindedir.
Biz sadece, birer sömürü düzeni olan kapitalizm ve sosyalizmin kurallarını değil, Haydarizm’inde kurallarını öğrenmek istiyoruz.
Çünkü kaynakların sınırsızlığından, ihtiyaçların sınırlı olduğundan, yalnızca ihtirasların sınırsız olduğundan bahseden tek model Haydarizm’dir.
Yazdığı milli ekonomi modeliyle bu çelişkileri aydınlatan biz gençlerin ufkuna ışık tutan Prof. Dr. Haydar Baş beyin kitapları ders kitabı niteliğindedir.
Bu derslerden muzdarip yüz binlerce öğrenci artık yanlış sistemle yetişen nesil değil ufkuna ışık tutan tezi istiyor. Artık sömürü düzeni değil, adil düzen istiyor. Dersleri, okumayı, hatta hayatı zorlaştıran bir sistem değil, kalıcı çözümler üreten bir model istiyor.
Biz içinde çözüm olan alternatifler sunan milli kalkınmayı ilke edinen modelleri, tezleri yani Milli Ekonomi Modelini; Haydarizm’i öğrenmek istiyoruz.
Bizim için iktisat dersi o zaman kolay ve anlaşılır olacaktır.
BEHİYE Alioğlu