Hocanın biri derste öğrencilerine soru sormak ister. Öğrenciler dikkatli bir şekilde hocanın soracağı soruyu beklerler. Hoca öğrencilerine dönerek şu soruyu yöneltir:
“Benim bir elimde silah diğer elimde ise kalem var “ siz bunlardan hangisini almak istersiniz? Diye soruyu sorar.
Öğrencilerin hepsi bu soruya: “Kalem kılıçtan keskindir hocam kalemi alırız” diye yanıt verir. Soruya yanıt vermeyen ve arkadaşlarını dinleyen bir öğrenci hocanın dikkatini çeker. Hoca o öğrenciye “arkadaşların cevap verdi fakat sen cevap vermedin ben herkesin bu soruya cevap vermesini istiyorum” diyerek öğrencinin cevabını merak eder. Öğrenci ayağa kalkar, hocanın yanına gelir ve hocaya dönerek şunu söyler:
“Hocam sizin elinizde duran silahtan kastınız güç ve para, kalemden kastınız ise bilgi. Ben bu durumda silahı tercih ederdim” diye söyler tabi hoca şaşırır nedenini sorar. Öğrenci ise şunu söyler: “Ne yazık ki hocam öyle bir dönemdeyiz ki kalem, para ve gücün esareti altına girmiştir.”
Şöyle bir düşündüğümüz zaman öğrencinin vermiş olduğu cevap gerçekten de doğru. Etrafa baktığımızda üniversiteden mezun olan bir insan çalışmak ve bilgisini kullanmak için holdinglere ve şirketlere başvuru yaptığında, başvurduğu yerlerin sahibi lise mezunu dahi değil. Gerek lisans gerekse yüksek lisans mezunlarının el arabalarında sebze ve meyve ürünleri satarak geçimini sağladığı bir düzende kim kalemi seçebilir ki?
Bizler kalem kılıçtan keskindir dedik, öyle bir sistem getirdiler ki kalemimiz kılıçla kesildi. Bilgili olan üretken olan insanlarımız değersizleşti, ilim irfan saklı kutular içerisinde kapalı kaldı. Hem aklı hem de bedeni ile hizmete uygun nitelikte olan insanlar gücün karşısında niteliksiz hale getirildi.
Adaletsiz eğitim sisteminden zarar gören sadece üniversite mezunları da değildir. Üniversiteye girmek için çabalayan öğrencilerde bundan nasibini almaktadır. Adalet, herkese aynı şekilde davranmak değil, herkesi aynı koşula getirip fırsatları eşit duruma getirmekten geçer. Bir tarafta bırakın eğitim durumunu ekonomik, fiziki ve coğrafi nedenlerden dolayı düzenli bir şekilde okula gidemeyen eğitim öğretimini doğru düzgün yapamayan öğrenciler, diğer taraftan ise 1. Sınıftan lise son sınıfa kadar okul derslerinin yanında özel ders alan, özel okullara giden öğrenciler. Bundan daha kötüsü de bu iki ayrı öğrenci grubunun aynı sınav formatına alınıp eğitim seviyelerinin birlikte değerlendirilmesi. Böyle bir eğitim sistemini öğrencilere reva görenler bilgiyi gücün karşısında düşürenler, harf inkılâbı yaparak tüm halka aynı eğitim fırsatını verip köy köy dolaşıp halka yeni ufuklar açanlara bizi bir gece de cahil bıraktınız diye söylemektedirler.
Şimdi söyleyelim bakalım bu milleti cahil edenler yeni bir devrim yapıp eğitim ve öğretimi Türkiye’nin dört bir yanında aynı fırsatlar dâhilinde sunanlar mıdır, yoksa eğitimi gücün ve paranın karşısında değersizleştirip insanları eğitim hayatından uzaklaştıranlar mıdır?
Neyse ki öğrenciler olarak bir umut ışığımız yanmakta. İnsanları eğitimden uzaklaştıran sisteme karşı dünyada kabul görmüş Milli Ekonomi Modeli var. Milli Ekonomi Modeli tezinde ki eğitim stratejiyle kılıçlar kalemleri değil, kalemler kılıçları kesecek vesselam..
Rabia ALİOĞLU