Şu anda ülkemiz açık ve somut bir ifade ile kuşatma altında tutuluyor. Bu, tek taraflı basit bir hamle değildir muhakkak Çok yönlü yıpratılıyoruz. Hem direnç gücümüz hem de çözüm arayışları yok edilmek isteniyor.
Nedir bunlar? Ne demek istiyoruz? Bakın bir ülke ki insanları ekonomik sıkıntı ile boğuşurken; diğer taraftan manevi saptırmalarla, yani yerli- yabancı diyalogcularla iletişim kuruyoruz. Bu küreselci, yuvarlak- globalci gruplar iktidar yanlısı kimseler basınla, televizyonla, dershane ile bilmem ne ile sürekli toplum mühendisliği yaparak milletimizi batının gücüne ve kendi umutsuzluğuna aşılıyor. Bir yandan da samimiyet gösterisi içinde dindar kisveler takınarak bizden birileri gibi görünüyorlar.
Bu medya ve takipçileri yakından izlenildiği zaman anlaşılıyor ki, vatan sevgisi-iman gibi unsurlar, aşık oldukları Avrupa Medeniyeti karşısında eriyor ve yok oluyor. Fakat bu gafiller, gittikleri yolun gerçekte zalim-küfür felsefesi olduğunu bir türlü aymıyor ayıkmıyorlar.
İşte bu gönül anlamında kuşatılmış insanlar Büyük Önder Atatürkümüzün de gerçekte en fazla mücadele etmek zorunda kaldığı mihraklar olmuştur. Yani bir yanda dış güçler öte yanda iç güçler. Kim bunlar, mandacılar-diyalogcular-küreselciler.
Şimdi ülkemizde büyük bir aydın kesim, % 90lara varan bir yoğunlukla bu aymazlığı aştı ve Lübnana askerimizi göndermeye HAYIR dedi.
Dedi de, bakalım hükümet bu tarihi kararda millet önündeki imtihanda ne diyecek? Umarız ki, hayır desin. Yoksa ne olur musunuz?
Bizi, koca Türk Milletini İranla karşı karşıya bırakır ki, bunu ne tarih affeder, ne de Allah.
Bu, dindar oylarla gelen iktidar da Müslümanlar kardeştir emrini unuttuğu için ihanet çukurunda boğulur gider. Bizden söylemesi
Özdemir Oğuz