Hz Mevlana, tasavvuf dünyasının önemli ve etkili sufilerinden olup başlı başlına bir ekoldür. O hayatı boyunca insanı hakikate ulaştıracak olan şeyin ilimle mümkün olacağını vurgular, ancak insanı ilime yaklaştıracak gücün aşk ta olduğunu da belirtir. İşte bu ayrıntıyı bilmek çok önemlidir. Çünkü günümüzde ne yazık ki Mevlana’yı ilim düşmanı olarak niteleyenler Mevlana’nın ilime ne kadar büyük önem verdiğinin farkında dahi değiller. Mevlana; “İnsanlık ilimle itibar kazanmıştır ilim Hz Süleyman’ın mührü gibidir onunla bütün dünya insanın hükmü altına girer, dünya bir suret ilim ise onun canıdır “ diyerek ilimi hayat veren bir mürşit olarak görmüştür.
Mevlana ilimin sahibine faydalı olmasına vurgu yapar zira Mevlana’nın karşı olduğu ilimde faydasız ilimdir. Bazen ilim sahibini kör eder bundan dolayı “ilim sahibi aşkla marifete ulaşmalıdır” der. Mevlana şeytan için şunu söylemiştir “: O”nun ilmi vardı ama imanının aşkı olmadığı için Âdemde toprak suretinden başka bir şey görememiştir“ Bu sözle Mevlana’nın ilimden ne kast ettiği de açıkça belli olmuyor mu? .Aslında ilim bir araçtır bir vasıtadır der Mevlana bu aracı doğru yerde kullanabilmek çok önemlidir. “Sapıklık da bilgiden olur, doğru yolu buluşta” diyen Mevlana aslında bunu gayet iyi açıklamıştır İlim ve aşk bir arada gitmezse ortaya çıkan sonuç seni sapkınlığa götürür eğer ilimi aşk ile besleyip faydalı hale getirirsen işte bu ilim sana doğru yolu buldurur. Mevlana ilimi reddetmez o hakikati reddeden hakikatin dışında varoluş arayan ilmi reddeder “ Yaratılış gayesini öğretmeyen ilim sahibi için yalnızca zahmet ve yorgunluktur “ bu sözü düşüncesini kanıtlar.
“Nasıl ki su önce öldürür sonra ölüyü başında taşırsa sen de ölü gibi ol ki su seni taşısın. Yoksa kendi bilgi ve kabiliyetine güvenen kişinin bu deryadan kurtulması zor “ diyerek Mevlana aslında ilim sahibi olan kişide teslimiyet de ister. Mevlana ilimde çaba ister.” İnsanın zararı çalışmamasındandır. Karı ise çalışmasından. Kader haktır ancak insanın çalışması da. Tevekkül edeceksen önce çalış, çalış da Allah celle celaluha dayan “diyerek zahmetsiz ilime ulaşılamayacağını söyler. Olması gereken de zaten bu değilmidir? Bir tarafta gece gündüz çalışıp emek sarf edenler diğer tarafta gece gündüz yatanlar bu durumda mükâfat alacak kişi çalışan kişi olmayacak mı? Her şeye takdiri ilahi diyerek çalışmaz Allahın üzerine atarsak ortaya çıkan kötü sonuçtan Allahı suçlarız ki bu da günahların en büyüğüdür.
Bırakın Mevlana ilimi reddetmeyi ilimde insanın sürekli ilerlemesini kendini yenilemesini ister İlimle bir olmayı yeni bilgiler keşfetmeyi ister “Her gün bir yerden göçmek her gün bir konağı bırakmak akarsu gibi donmamak ne hoş! Dün geçti düne ait sözde dün gibi geçti gitti; Bugün yeni bir söz söylemek gerek “ demiştir. Bu durumda Mevlana nasıl olurda ilimi reddeder ?” Nefsinin isteklerine esir, rahatına düşkün, çabuk bıkan, kendisine güveni olmayan, zahmetlere sabretmeyen, dünyalık peşinde koşan insanlar ilim sahibi olamazlar” diyerek kimlerin ilim sahibi olamayacaklarını da belirtmiştir. İşte Mevlana bu insanların âlimliğini ve bu insanların edinmiş olduğu ilimi reddetmektedir.
Sözlerinden de anlaşılacağı gibi Mevlana’nın anlayışında Aşk ve İlim dinin ta kendisidir. bu ikisini bir arada yürütmek gerçek dine ve imana sahip olmak demektir. Aşk, ilimin enerji kaynağıdır gıdasıdır ilim bu gıdayı almazsa beslenip büyüyemez aşk da bu enerji kaynağının temelini dinden alır o zaman ilim dışında her şeyi reddedenler ilimin enerji kaynağını ne de aramalıdırlar? Kaynağını aşktan almamış bir ilim ne kadar doğrudur?
Hayatını ilime adamış ilmini ise Aşk ile yoğurup besleyen Mevlana’nın ilmini şüphe edip onun ilime karşı olduğunu söyleyenlere sormak gerek Mevlana’nın ilme karşı olup olmadığını sorgulamadan önce kaynağını nerden aldığı belli olmayan ilimlerin ne derece doğru olduğunu araştırmak daha doğru olmayacak mı?
Rabia ALİOĞLU