18 Mart vesilesi ile elbette birçok yazılar yazılacak, birçok organizasyonlar yapılacak. Peki, ama Çanakkale Deniz Zaferini anmakla, o günkü Vatan, Ulus bilincini yaşatmak acaba aynı şey midir?
Acaba 18 Mart Zaferinden sonra, merhum Akif in Kimi yamyam, kimi Hindu, Kimi bilmem ne bela diye tarif ettiği o güruhun Vatanımız üzerindeki hesapları son mu bulmuştur? 253 bin şehidi verdik iş bittide garanti altında mıyız acaba? Yoksa birileri gevşememizi mi istiyor?
Aslında azıcık haber seyreden, azıcık kitap okuyan ancak Vatan dendiğinde içi titreyen herkes az çok bu soruların cevaplarını biliyor.
Köy kanununda yapılan değişiklik ile beraber Aziz Vatanımızın Yabancı yatırımcılar ın önünü açmak adı altında Gazi Mustafa KEMAL ATATÜRK ün İstiklal Savaşında Yunan kuvvetlerine yardım ve yataklık etmesinden ötürü ruhsatlarını iptal ettiği Rio Tinto firması başta olmak üzere Hollanda ve İngiltere Kraliyet ailelerine ait; Eldorado Gold, Anatolia Minerals, Cominco adlı firmalar ülkemizden kaç bin dönüm arazi satın almıştır acaba?
Acaba dünyanın 68 ülke vatandaşlarının toprak satın alabildiği bu gizli işgalin yaşandığı başka bir toprak parçası var mıdır dünyada?
Kürdü ile, Çerkezi ile, Lazı ile, Acemi, Arabı ile şühedamızın koyun koyuna yattığı Çanakkale deki birliğin aksine hakikaten ülkemizde başımızdaki bazı beyefendilerin söyledikleri gibi Kürt sorunu varmıdır? Bu sorun yarın isimi değiştirecek ve Laz sorunu,Muhacir sorunu,Çerkez sorunu gibi isimler alarak parçalanmaya devam mı edeceğiz?
Şehitlik kavramı sadece ve sadece İslam inancını kapsarken Anzak Şehitleri kavramı nereden çıktı? Dinler arası diyalog çalışmaları ile beraber maksat acaba Çanakkaleye bir gün tekrar gelecek olan Yamyamlara karşı vatanı savunacak olanların nabzını tutmak ve etkisizleştirmek için bir çalışmamıdır? Öyle ya, karşımdaki öldüğünde şehit olup cennete gidecekse, bende şehit olunca cennete gideceksem savaşmanın Vatanı savunmanın, mücadele etmenin, uğrunda ölmenin ne anlamı var ki? Kendini çatlatırcasına 180 kiloluk top mermisini, üzerinde Dinler arası Diyalog oyunları oynanmış bir Türk evladı tekrar kaldırıp o topun ağzına verir mi?
Belki de birgün tekrar Çanakkale ye geldiklerinde AB ye girememekten korkup Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler diyeceğiz? Öyle ya yine o mübarek ağızlardan Casus belli mizin olmadığını söylemedik mi? Yani savaş sebebi sayacağımız hiçbir problemimiz yok zaten.
18 Mart için her Türk vatandaşı gibi söyleyecek çok şeyimiz olduğu kesin. Ancak şair yüreklerin lisanı ile Yahya Kemal in 1918 isimli şiiri ile yazımıza son verelim ve lütfen dua edelim; Ya Rabbi, dedelerimize Rahmetinle muamele et, bizleri onlara layık birer torun yap. Vatanımızı savunmamız gerektiği bir an olursa bu anı çabuk kavrayabilmemiz için bizlere basiret nasip eyle, bizi Deccal in ve şeytanın bozguncu fitnesinden emin kıl, bizi bir ve beraber, birbirinden razı bir topluluk olarak yaşat. Bizlere dünyada iyilik ver, ahi rette iyilik ver ve bizi cehennemin ateşinden koru. Bize analarımızdan içtiğimiz ak sütlerin Ölürse şehit, kalırsa Gazi olsun dualarına mazhar olmuş olarak ruhumuzu kebzeyle, şüphesiz sen duaları çokça işiten ve kalplerde dönenleri en iyi bilensin, senin her şeye gücün yeter.
1918
Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık.
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.
Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan
Ve göz kapaklarının arkasında eski vatan
Bizim diyar olarak kaldı ta kıyamete dek.
Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek
Harab-olup yaşıyor talinin azabı ile
Vatanında düşmanı seyretmenin ızdırabıyle.
Vatanda korkulu rüya içindeyiz gerçek.
Fakat bu çok sürmez, mutlaka şafak sökecek.
Ateş kanla siler, birgün ordumuz lekeyi,
Bu insanoğluna bir şeyn olan Mütarekeyi.
Yahya Kemal/Kendi Gök Kubbemiz
Erkan ÇEVİK / İSTANBUL 2007